Tales of Arise İnceleme

“Tales” serileri hiç kuşkusuz JRPG türünün sen popüler isimlerinden biri. Nintendo DS ve PS2’nin gözbebeği Tales of the Abyss, karanlık hikayesiyle Tales of Zestiria’nın gizemini tamamlayan Tales of Berseria ve dahası. Her Tales oyununda kendimizi farklı bir hikayede buluyoruz ve özünde birbirlerine bağlanan çok tatlı detayları var aslında. 2021’in yeni güzelliği Tales of Arise, bizi iki farklı gezegenle tanıştırıyor.

Hikayemizin özü Orta Çağ Dünyası Dahna ve büyünün gelişmiş olduğu bilimkurgu Dünyası Rena’da geçiyor. Oyundaki olaylardan üç yüz yıl önce Rena, Dahna’yı uzay gemileri, canavar sürüleri ve bir büyücü ordusuyla işgal eder. Uzayda yolculuk eden bu uygarlık, rakiplerini kolayca ezer ve neredeyse tüm yerli halkı köleleştirir. Renanlar dünyayı beş bölgeye ayırır ve her birine hükmetmek için ayrıca bir lord atar.

Oyuna, hafızasını kaybetmiş, kafası kalıcı olarak demir bir maskeye sıkıştığı için yüzü olmayan ve acı hissetme yeteneği olmayan bir Dahnan kölesi olan Demir Maske kontrolünde başlıyoruz. Sonradan adının Alphen olduğunu öğrendiğimiz bu kahramanımız bir gün, kendi halkı tarafından hain ilan edilerek kovalanan Renalı Shionne’u hiç düşünmeden kurtarır. Shionne, kendisine dokunan herkese zarar veren bir lanete sahiptir ve Alphen’in acıyı hissetmemesi, onları sadece Alphen tarafından kullanılan bir kılıçla daha da güçlü hale getirir. Bir araya gelen ikili, Renan lordlarını yenmek ve Dahna’yı özgür bırakmak için birlikte çalışmayı kabul ederler.

Birçok Tales oyunundaki olduğu gibi Arise için de geçerli olan kilit nokta; karakterler. Genel bir iyilik yapma ve özgürlük için savaşma arzusu olan Alphen, biraz sıkıcı gelebilir. Tabii bu tarz kahramanları kim sevmez ki, orası ayrı konu. Diğer taraftan Shionne, boşluğu doldurabilecek kadar yetenekli. Karakter biraz daha gizemli ve kendi bencil sebepleri olduğu kelimelerinden bile belli. Ne zaman böyle bir karaktere denk gelsek, onun yalnızlığı ve savunmasızlığını da görürüz. Arise, bu mesajı çok başarılı şekilde veriyor. Ayrıca oyunda ilerledikçe ekibimizin sayısı 6’ya kadar çıkıyor ve her birinin kendisine has bir hikayesi var. Ve en önemlisi karakterlerle boş boş maceraya atılmıyorsunuz. Aralarındaki konuşmaları, zamanla onlarla bir bağ kuruyorsunuz ve geliştiklerini görmek de sevindirici.

Oyun, türünü gereği herkese hitap etmiyor. JRPG, bir noktada sizi yavaşlatan bir türdür. Her ne kadar “grind” sistemini bekleseniz veya eninde sonunda “her şeye” sahip olma arzusuyla yola çıksanız bile, çoğunun sizi kilitlediği veya sabırla beklemeniz gereken noktaları vardır. Arise’ın güzel kısmı haritalar büyük ve Tales of Berseria’dan esinlenen detaylar var ve bu da aslında iyi bir şey. Görevden göreve ilerlerken düşmanlara saldırabilir veya onları es geçebilirsiniz. Saldırdığınızda Tales of Berseria’daki gibi kontrol ettiğiniz karakteri serbestçe oyunun size izin verdiği kadarıyla hareket ettirebilirsiniz. Sıradan kombo saldırılarının yanında Arte teknikleriyle düşmanlarınızı ezip geçebilirsiniz. Ekibin 6 kişi olması, 4 karakteri kontrol edebileceğiniz ve diğer ikisinin de “support” yani destek işlevi gördüğü anlamına geliyor. Bu 4 karakter arasında kolayca geçiş yapabiliyorsunuz.

Oyuna eklenen diğer güzel bir özellik ile mana sorununun “teknik olarak” ortadan kalkması. Arise bize Cure Points isimli bir sistem sunuyor. Savaşlarda elinizde ne varsa kullanabiliyorsunuz ancak dikkat etmeniz gereken bu CP’nin kendi kendine dolmadığı. O kadar haritalarda geziyorsunuz, eğer denk geldiğiniz eşyaları toplamazsanız veya kamp yapmazsanız o CP, sonradan size sıkıntı çıkartabiliyor. Şöyle ki her savaşa girdiğinizde CP’nizi kontrol etmeniz önemli çünkü ekip arkadaşlarınızı iyileştirmek veya onları diriltmek için CP’ye ihtiyacınız var. CP’nizin düşük olduğunu gördüğünüzde kamp kurmanız veya CP barını tamamlayabilecek eşyalara sahip olmanız önemli. Eğer her karakteri kontrol etmiyorsanız, onların CP kullanımına da dikkat edin. Har görüp harman savurmasınlar.

Oyunun dövüş mekanikleri çok eğlenceli ve işin güzel kısmı PC’de çok temiz çalışıyor. Karakter detayları, mekan tasarımları, seslendirme (kesinlikle Japonca öneririm), müzik, her şeyiyle Tales of Arise, bir JRPG severin istediği hemen hemen her şeye sahip. Karakterleri farklı kostümlerle donatabiliyor ve dilerseniz DLC’yi de satın alıp Code Vein gibi oyunların aksesuarlarını takabiliyorsunuz.

NVIDIA 1080 ekran kartında sıkıntısız deneyimlediğim oyun, ara sahnelerde 60 FPS görürken, oyun içindeki bu kilidi kaldırıyor. Ancak ufak bir bilgi vereyim, NVIDIA kartlarda DLSS mevcut değil. 

Tales of Arise, pek tabii ki mükemmel bir oyun değil. Kimi zaman karakter konuşmalarında oynamayan dudaklar, bazı boss savaşlarının gereksiz uzun olması, ana karakterler dışında kopyala yapıştır düşman modellemeleri, her kamp kurduğumuzda DLC reklamının gözümüze sokulması can sıkıcı noktalar. Es geçilebilir veya görmezden gelebilirsiniz elbet. Sonuçta oyunda eksiden çok artının olduğu bir gerçek.

Tales of Arise, seriye sağlam bir giriş, ancak yeni oyunculara şimdilik indirim beklemelerini tavsiye ederim. JRPG seviyorsanız orası ayrı. Yaklaşık 40 saatte tamamlanan hikayesini her yeri didiklerseniz 65 saate kadar çıkartabilirsiniz. Geçmişte önceki Tales oyunlarını oynadıysanız ve beğendiyseniz, Tales of Arise’ı da beğeneceksiniz.

Assassin’s Creed Valhalla: Siege of Paris İncelemesi