- 14paylaşım
- 11Facebook
- 3Twitter
Marvel evreninin sevilen ikilisi Black Cat ve Spider-Man, The Heist DLC‘si ile birlikte tekrar bir arada. Tabii ki bu sefer alışılmış hikayenin dışına çıkıyoruz ve aksiyonu da biraz geri planda bırakıyoruz. The Heist, Marvel’s Spider-Man’e gelecek The City That Never Sleeps’in ilk DLC’si.
Insomniac Games, The Heist sayesinde Spider-Man’in temelinde daha fazla parlamasını sağlıyor. MJ gibi güzel bir kızılı kenara bırakıp, gizemli kişiliğiyle öne çıkan Black Cat, hırsızlık konusunda tekrar profesyonelliğini konuşturuyor. Ana oyunda kendisinin minik oyuncaklarını bulmak dışında pek bir şey yapamıyorduk. Bu sefer özellikle bulmaca türüne giriş yaparak daha eğlenceli dinamiklerle karşılaşıyoruz.
Hikayemiz, Hammerhad’in mafyasıyla şekilleniyor. Spider-Man müzeye doğru yol aldıktan sonra dedektifliğini konuşturmak zorunda kalıyor. Pek tabii ki MJ’in de yardımına ihtiyacı olduğu zamanlar da oluyor. Asıl olay ise ana hikaye sonrasında Felicia ve Peter arasındaki ilişkiye “kısaca” değiniliyor diyebiliriz. Spider-Man’in en iyi yönlerinden biri de New York’tan geçerken kişisel hayatıyla ilgili problemlerini çözme yeteneğiydi. The Heist, Peter’ın tek başına kaldığı zamanı ortaya çıkartıyor.
The Heist’ın görünüşüne aldanmayın. DLC, sadece öykü görevi değil. Görmeyi umut ettiğimiz madalyonun diğer tarafı gibi düşünebilirsiniz. Daha çok, küçük bir oyunun DLC’sini kaplayacak bir detay ama her şekilde Spider-Man olarak oynamak yine çok eğlenceli. Özellikle Black Cat ve Spider-Man arasındaki alevlenmiş aşk hikayesinde Felicia Hardy, resme girdiğinde eğlence birkaç tık yukarı çıkıyor.
İşin güzel yanı DLC, sadece müze konusuna odaklanmıyor. Olay daha çok hikaye temelli olduğu için o konuya girmiyorum bile. DLC, yaklaşık 1 saatte tamamlanıyor. Ana oyun gibi seçtiğimiz yollar ve keşif kısmını da eklersek bu süreyi uzatmak mümkün (pek keşfedilecek bir şey yok ama neyse). En güzel nokta ise ikilinin kovalamaca sahnesi, çok temiz işlenmiş ve oyuncuya da bunu olabildiğince net şekilde sunmayı başarmış. Aksiyonun içindeymişsiniz gibi hissetmek mümkün. Tabii belli noktalarda gizlilik konusu çok daha önemli.
Miles, tam olarak hikayenin kahramanı olmasa da DLC’nin bir parçası haline gelmiş. Miles’ı daha çok ufak tefek telefon görüşmelerinde görüyoruz. Yani görmek değil de duymak desek daha doğru. Ancak görüşmeler sayesinde gelecekteki DLC’ler hakkında da “kim bilir” belli detaylara şahitlik ediyoruz.
Oynanış kısmında değişen pek bir şey yok. Peter, başka bir icada daha merhaba diyor ve dövüş kısmında da bayağı hayat kurtarıyor. Belli dövüşler maksimum sertlikle ve zorluktayken, bazıları fazla sıradan. Ek olarak üç yeni kostüme kavuşuyoruz ama bu kostümler sadece görünüşten ibaret. Harita kısmında bizi yeni görüntüler bekliyor. Aktivitelerin ana oyundaki haritaya yerleşmesi daha hoş olabilirdi. Bu noktada oyun eksik kalıyor.
The Heist ile ilgili bilmeniz gereken en önemli nokta, tam olarak bitmediği. Sonunda biraz mutsuz olabilirsiniz ancak bu da gelecek DLC’lerle hikayenin dallanıp budaklanabileceği anlamına geliyor. En azından ben bu şekilde umut ediyorum.
Aslında The Heist’ın güçlü bir öyküsü var. DLC ile Mary Jane sayesinde başka bir gizli bölüm de bizi bekliyor. Peter’ın insan tarafını şehirden geçerken kucaklamak, her zaman Marvel’s Spider-Man’in en güçlü bir noktasıydı ancak DLC bölümlerinin ana oyundaki zayıflıkların bazılarında iyileşmeye başlayacağını umuyordum. Bunun yerine The Heist, onları her zamankinden daha belirgin hale getirmiş. The City of Never Sleeps, tek bir sağlam genişleme olarak piyasaya sürülseydi çok daha tatlı olabilirdi.
Assassin’s Creed Odyssey İnceleme