İnceleme

Shadow of the Beast İnceleme

0

Herkese merhaba, bu incelemede klavyeyi Samet Basri Taşlı’ya bırakıyorum. Bana “of çok güzel oyun, yazarım olm bunu ben” dedikten sonra “al lan yaz o zaman” diyerek ona kitlediğim bu incelemeyi zevkle okuyacağınızı da düşünüyorum. Şimdiden iyi okumalar.

Eskiden oyunlar zordu. Şu anda çerez niteliğinde oynanan platform oyunları, eski nesil oyuncuların ceplerindeki tüm parayı, eskisi “kaza ile” kırıldığından, yeni kumanda cihazlarına yatırmalarına sebep olacak kadar zordu. Shadow of the Beast ise, oyunların zor olmasının normal olduğu zamanlarda bile “Bu oyun çok zor!” dedirten bir isim olarak hatıralarda yer etmiştir.

1989 yılında çıkmış, dönemin standartlarına göre bile zor sayılan bir oyunu tekrar yapmak cesaret ister. Heavy Spectrum Entertainment bu riski göze almış ve Playstation 4’e özel olarak hazırlanan yeni oyun ile karşımızda.

Zincirin Tutamadığı Kahraman

Oyuna giriş yaptığınızda, yemyeşil bir diyar ile karşılaşıyorsunuz. Uzay gemisi ile iniş yapan ana karakterimiz Aarbron adındaki bir savaşçı. Karakterin arkasında bekleyen büyücünün elindeki tuhaf zincirden de tahmin edebileceğiniz gibi, oyuna bir köle olarak başlıyor. Efendisinin verdiği emirler doğrultusunda düşmanları parçalıyor, eğer aksi bir harekette bulunursa, zorla onun dediklerini yapmak durumunda kalıyor. Biraz daha alıştırma tadında geçen ilk bölümün sonunda karakter Aarbron geçmişi hatırlıyor ve efendisinin zincirlerinden kurtuluyor. Çıkan kargaşada büyücü yaralansa da, almak için geldiği bebekle birlikte kaçmayı başarıyor.

Aarbron hem kendisine yapılanların intikamını almak hem de bir ihtimal bebeği kurtarmak için yola koyuluyor. Yoluna çıkan herkesi, hem de olabilecek en vahşi şekillerde, ortadan kaldırıyor Aarbron. Öğrenmesi basit, ustalaşması zor bir dövüş sistemi ile geliyor oyun. Başlarda tek bir saldırı tuşuyla düşmanları ortadan kaldırıp, daha fazla puan almak adına çeşitli ekstra hareketler yapabiliyorsunuz. İlerleyen bölümlerde ise düşman çeşitliliği ve buna bağlı olarak onlar ile mücadele etme yöntemleri de artış gösteriyor. Kalkan sahibi olan düşmanların arkasına geçmeniz, bu sırada yalnızca sersemletildiği zaman mağlup edilebilen diğer düşmanınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Uygun zamanlarda yaptığınız saldırılar, daha fazla puan kazanmanızı sağlıyor.

Kazandığınız puanları kullanarak Aarbron’un dövüş yeteneklerini güçlendirebilir, bölümler içerisinde gizlenmiş olan talismanları aktif hale getirebilirsiniz. Dövüş yetenekleri, daha fazla sağlık puanı, kan havuzunun artması veya daha uzun sersemletme süreleri gibi seçeneklere sahip. Talismanlar ise yüksekten düşünce hasar görmemek veya çevresel etmenlerden daha az zarar görmek gibi etkilere sahip. Bölüm başında 3 talisman seçebiliyorsunuz. Bu yüzden doğru kararları vermek, oyundan alacağınız keyfe doğrudan etki ediyor.

Ama Bu Oyun Zor Değil

Dövüşten bahsetmişken, zorluk seviyesine de değinmek istiyorum. Eski oyunun ne kadar zor olduğunu, bu yüzden bir çok kişinin sonuna kadar gidemediğini duymuşsunuzdur. Playstation 4 versiyonunda ise, Başlangıç ve Normal zorluk seviyelerinde çok fazla zorlanmayacaksınız. Bölümler içerisindeki dövüşler, mükemmel skoru hedeflemiyorsanız, fazla zorlamıyor. Boss mücadeleleri ise rakibin zayıf noktasını öğrenene kadar zorlayacaktır. Hatta yeni nesil oyuncuların fazla zorlanmaması için, rakibe ne gibi taktikler uygulamanız gerektiği ekranın altında ipucu olarak çıkıyor. Bu özelliğin boss mücadelelerini fazlasıyla kolaylaştırmasını bir eksi olarak kabul edebiliriz. Eğer bir noktada ölürseniz, az sayıda bulunan Elixir ile canınız yenilenmiş bir şekilde devam edebilirsiniz. Eğer Elixir sahibi değilseniz, aynı işlevi gören Innocent Soul ile devam etmek de mümkün. Zaten Başlangıç ve Normal zorluk arasındaki tek fark, kullanabileceğiniz Innocent Soul sayısının sınırlı olup olmayacağını belirlemesi. Peki öldüğümüz yerden tekrar başlayabiliyorsak, oyunun zor olmasının ne anlamı kalıyor? Tam bu noktada, farkında olmadığınız bir seçim ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Kaldığınız yerden devam etmek için kullanabileceğiniz Elixir, oyun sırasında yaptığınız mücadeleler sonucunda kazanılıyor. Kullanmaya değer olup olmadığına karar vermeniz gerekiyor. Fakat Innocent Souls için bu geçerli değil. Kolay zorluk seviyesinde istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz ve görünürde herhangi bir kötü yanı bulunmuyor. Ama masumların ruhlarını kullanmanın bir karşılığı olmadığını zannetmeyin. Oyunda bir çok son bulunuyor ve her biri için farklı koşullar var. Hiç masum ruhu kullanmamak, 10 taneden az masum ruhu kullanmak gibi hareketler, oyunun sonunu etkileyecektir. Oyunu fazla kolay hale getirmek istiyorsanız, en iyi sonları görmemeyi kabul etmeniz gerekiyor.

Hikaye ve Tekrar Oynanabilirlik

Oyunun hikaye modu fazla uzun sayılmaz. Başlangıç ve Normal zorluk derecelerinde oyunu bitirmek fazla vaktinizi almayacaktır. Fakat dümdüz ilerlediğinizde hikaye ile ilgili bir çok şeyi kaçırmak mümkün. Öncelikle tüm karakterler kendi yerel dillerinde konuşuyorlar ve altyazılar da okumanın mümkün olmayacağı bir şekilde geliyor. Bunları anlayabilmek için Wisdom of Shadows’dan gerekli çevirmen rehberlerini almanız gerekiyor. Hikayedeeksik kalan noktaları, çeşitli şartlarını yerine getirdikçe açılan videolar ile tamamlamak mümkün. Videoların bir kısmı bölümlerde ilerledikçe açılıyor. Diğerlerini ise bölümlerin içinde saklı olarak bulmak mümkün.

Hikayenin kısa olduğundan bahsettik, fakat bölümlerin tekrar oynanması için bir çok sebebiniz bulunuyor. Neredeyse her bölümde gizli talismanlar, hikaye videoları, belli şartları yerine getirmeden ulaşamayacağınız dövüşler bulunuyor. Çevirmen rehberleri alıp, rakiplerinizin size neler söylediğini anlamak da, bir bölümü tekrar oynamak için yeterli bir sebep olabilir. Ayrıca bölüm içerisindeki puanınızı daha yükseklere taşıyabilir ve karakterinizi daha güçlü bir hale getirebilirsiniz. Daha önce bahsettiğimiz gibi oyunda bir çok son bulunuyor. Kısacası, oyunu bir kere bitirerek herşeyi görmeniz mümkün değil. Hatta oyunu bitirip, eski oyunun nasıl olduğunu merak ediyorsanız, kazandığınız puanlar ile orjinal oyunu da açmanız mümkün.

Atmosfer ve Grafikler

Oyunun grafikleri ve atmosferi üzerinde gerçekten uğraşılmış. Arka planı izlerken karşınıza çıkan bir düşmandan dayak yemek mümkün. Daha sonra ulaşacağınız yerlerin uzaktaki görüntüsü, bölümün ilerleyen safhalarında başınıza bela olacak düşmanlar, sizin için kapıları açan lanetlenmiş yaratıklar ve doğal ortamlarında yaşamını sürdüren yarı-mekanik vahşi hayvanlar. Etrafta sürekli bir hareketlilik var ve siz de bu dünyanın bir parçasısınız. Yaptığınız eylemlerin bölüm üzerindeki etkilerini görmek keyif verici. Görsel kalite açısından ise, yeni oyuncuların dikkatini çekmekte başarılı olacağını düşünüyorum. Ian Livingstone imzalı müzikler oldukça güzel ve bölümlerin havasına uyumlu olmuş. İsterseniz orjinal oyunun müziklerini de dinlemeniz mümkün.

Sonuca gelirsek, Shadow of the Beast hem yeni nesil oyuncuların hem de orjinal oyunu seven kitlenin sevebileceği bir yapım olmuş. Dövüş sistemine alışmak kolay ve mücadeleler sıkmıyor. Bulunduğumuz ortamların tasarımı için gerçekten uğraşılmış. Çeşitli zorluk seviyeleri sayesinde bütün oyuncuların keyif alabileceği bir oynanış sunuyor. Kısa bir hikaye olmasına rağmen, tüm ayrıntılarını öğrenmek isteyenler için, oyun başında uzun bir süre geçirmenizi sağlıyor. Birden fazla bitişe sahip olan oyun, daha fazlası için daha yüksek zorluk seviyelerini oynamaya teşvik ediyor. Daha yüksek fiyat isteyip, çok daha az içerik sunan oyunların olduğunu düşünürsek, Shadow of the Beast fiyat etiketinin hakkını veriyor.

[taq_review]

İlker Karaş
Strateji oyunlarını sever. Sabaton ve WW2 dediğinizde akan sular durur.

Watch Dogs 2 Kasım’da Geliyor

Previous article

Kadınlar için Facebook’ta Güvende Kalma Kılavuzu Yayınlandı

Next article

You may also like

More in İnceleme