- 18paylaşım
- 14Facebook
- 4Twitter
Guerrilla Games, uzun süredir sessizliğini koruyordu. Horizon: Zero Dawn ismini duyunca “aa yeni Killzone değil miydi yahu bu?” şaşkınlığını hemen hemen hepimiz yaşadık. Hoş, yeni oyunumuzda bol bol Killzone esintisine denk geliyoruz ancak bu esinti, ne aksiyon ne de detay anlamında. Horizon: Zero Dawn’ın Killzone’dan aldığı teknoloji, grafiği ve bu konuda yapımcı firma, dersine çok iyi çalışmış.
Oyun bizi Aloy isimli şirin mi şirin bir bebekle tanıştırıyor. Daha ilk dakikadan onu kucağımıza alıyor ve 6 yaşındaki hali dahil birçok ruh halini yönlendirmeye başlıyoruz. Rost, Aloy’u yetiştiren ve Nora kabilesi tarafından dışlanan bir şahıs. Tüm risklere rağmen Aloy’u kendi evladı gibi sever ve kabilenin ona nasıl davrandığına aldırış etmez. Eh durum da bu ya Aloy, asıl aksiyonun çıkmasına neden olan kişi. Spoiler olmaması adına detay vermeyeceğim, oynayanlar zaten hikayenin gidişatından haberdardır. Bebekliğini gördüğümüz ve ardından 6 yaşındaki halini kontrol ettiğimiz Aloy, çocukluğunun verdiği merakla sağa sola koştururken kendisini bir mağarada bulur. Bu mağarada “focus” isimli bir aparatı keşfeder. Bu aparat, planlama kısmında Aloy’a gelecekte çok yardımcı olacaktır. Yıllar geçer ve genç bir kadın olma yolunda ilerleyen Aloy’u 20’li yaşlarda kontrol etmeye başlarız. Rost, artık yaşlanmıştır ancak hala gücü yerindedir. Aloy’un hayattaki amacı Nora kabilesi tarafından neden dışlandığını bulmak ve robotların hakim olduğu bu dünyada, hayatta kalmaktır.
Oyunun genel hikayesi hayatta kalmaktan daha fazlasını içeriyor. Aloy karakterini geliştiriyor hatta rol yapma kısmında belli seçimleri yapmasına izin veriyoruz. Bu şeçimler oyunun sonunu değiştirmiyor ancak Aloy’un karakterindeki belli detayları öne çıkartıyor. Elimizdeki taşı fırlatıp fırlatmama kararı veya bize atar gider yapan bireylere daha şefkatli yaklaşma konusu bile tamamen bize bırakılmış durumda. Ancak her diyalog, bu seçimleri yapmamıza izin vermiyor.
Sadece PlayStation 4 platformlarında oynanabilen Horizon: Zero Dawn, insanın aklına şu soruyu getiriyor “teknoloji insanlığın sonunu mu getirdi?”. Etrafımızda birçok robotik yaratık, onları avlıyor ve parçalarını yağmalıyor, ayrıca onları silahlarımızı geliştirmek için kullanıyoruz. Oyunda bir yandan ilkellik, bir yandan da teknoloji hüküm sürüyor ve bu da insanı merakta bırakan, bol bol araştırma güdüsünü dürten içeriklerden sadece birkaçı.
Akıcı oynanış dinamiklerine sahip olan oyunda, dilersek elimize okumuzu ve yayımızı alıyor, dilersek yakından mızrağımızla robotların canına okuyoruz. Bu arada dip not: tek düşmanımız robotlar değil. Nora kabilesi dışında karşılaşacağımız başka insanlar da başımızı derde sokuyor. Silah kısmında oyun çok çeşitli. Belli yeteneklerimizi geliştirerek daha ağır silahları taşıyabiliyor veya gizlilik üzerine odaklanıp, düşmanımızı yanımıza çekip, tek darbede beyinlerini dağıtabiliyoruz. Hatta belli yetenekler sayesinde robotlara binmek ve seyahatimizi hızlandırmak bile mümkün. Robotlara binebilmek için “overdrive” isimli özel oka ihtiyacımız var. Oyunun hikayesi gereği belli bir süreden sonra bu özel oka sahip oluyoruz. Oyunda zaman harcadıkça üç farklı ok tipine sahip olduğumuzu göreceksiniz. Her birinin kendisine has özelliği ve avantajı var.
Seyahat hızlandırma konusunu az daha açalım. Haritanın belli bölgelerinde kamp ateşleri mevcut. Bunlar arasında hızlı seyahat edebiliyoruz. Ayrıca bu kamp ateşleri bizim kayıt noktalarımız. Oyun, hem harita tasarımı hem de belli bölgeleri ele geçirme kısmında Far Cry serisini fazla andırıyor. Bunun bir artı mı yoksa eksi mi olduğuna siz karar verin. Açıkçası beni hiç rahatsız etmedi.
Gelelim oyundaki en önemli malzememize; otlar ve focus’umuz. R3 tuşuna basarak Focus’a ulaşıyoruz. Bu sırada Aloy, daha yavaş ve temkinli yürüyor. Bir nevi Witcher sense mantığıyla işleyen Focus, düşmanların gezindiği rotasyonu ve zayıflıklarını gösteriyor. Bu da bize savaş anında avantaj sağlıyor. Aloy, focus ve çeşitli silah kullanımı dışında tuzak kurabiliyor. İşte bu noktada haritadaki hemen hemen her şeyi toplamanız çok önemli. Denk geldiğiniz her otu, hem odunu toplayın ve mümkünse hayvan da avlayın. Doğru okudunuz, oyunda robot ve insan dışında doğanın kendisi hala yaşıyor. Yani yaban domuzu, tavşan ve tilki gibi hayvanları avlayabiliyoruz. Bu sayede çantamızı genişletebiliyor ve silahlarımızı geliştirebiliyoruz.
Oyundaki para birimi “metalic shard”. Far Cry’daki gibi etrafta dolanırken gezgin satıcılara denk gelebiliyor ve bunlardan nadir silahlar, zırhlar satın alabiliyoruz.
Oynanış yaklaşık 40 saat sürüyor ve süreç boyunca çevre detayları, atmosfer, müzik derken kendinizi çok hızlı şekilde oyuna adapte edebiliyorsunuz. Oyundan sıkılmak neredeyse imkansız. Tek sıkıntı birkaç grafik bug’ı ve yan karakterlerin fazla geri planda kalması. Oyunun haritası, yıkık dökük binalar, devasa şelaleler ve daha syaılabilecek birçok güzelliği varken, Aloy dışında en azından birkaç karakterin daha hikayesini öğrenebilseydik, her şey mükemmel olabilirdi. Oyunun tüm yükü Aloy’a yüklenmiş durumda ve her şey de onun etrafında şekilleniyor. Bu, bazılarınızın hoşuna gidebilir ancak oyunun sonunda “eee buna ne oldu?” sorusu, insanın içini kemirebiliyor.
Her şey bir kenara, PS4 sahibiyseniz Horizon: Zero Dawn arşivlenebilecek oyunlardan biri. Başarılı müzikleri, insanın içini ferahlatan, etkileyici manzarasıyla oyun; aksiyon ve rol yapma türünün hakkını veriyor.
Dragon Ball Xenoverse 2 PS4 İnceleme
[taq_review]