- 27paylaşım
- 27Facebook
- 0Twitter
Şuraya biraz Dark Souls çizelim, karanlık ve kıyamet sonrası dönem renklerini de ekleyelim, belki şurada mutlu bir vampirli anime konusu vardır. Karşınızda Code Vein!
Daha ilk satırda Dark Souls isminin olması sizi Code Vein’in dünyasına çekiyorsa, biraz hayal kırıklığına uğrayacağınızı belirtmemiz gerek. “Zorluk” kısmı tartışılır; Code Vein, Dark Souls’a oranla çok daha kolay. Tabii ki Dark Souls deneyiminize göre fikriniz değişebilir. Mesela Souls kısmından uzaksanız, Code Vein sizin için zorlu sayılabilecek isimlerden. Sadece zorluluk değil, seviye tasarımı kısmı da biraz “meh” havasında.
Aslında Code Vein’e “Souls gibimsi” demek biraz göreceli ancak en yakın ismin de bu olduğunu kabul etmek gerek. Şaşırtıcı şekilde serinin dizayn ve dövüş mekaniklerini Souls’tan alan Code Vein, bazı tasarımlarda görevini başarıyla gerçekleştirmiş. Hatta dövüş mekanikleri çok benzer. Hız, karakter ve silah kontrolüne kadar birçok noktada kendinizi Souls dünyasındaymış gibi hissediyorsunuz. Biraz pürüzlü de olsa oynanışı her şekilde tatmin ediyor.
Peki, oyunu bu kadar kolay olduğunu düşündüğümüz olayı ne? En büyük değişiklik, her zaman yanınızda bir NPC’nin bulunması ve sadece şov için değiller. Çok fazla iş yapıyorlar ve arkanızı kolluyorlar, hatta bir noktada sizi yeniden canlandırıyorlar. Bunun üzerine, düşmanlar tipik olarak fazla hasar vermez veya ciddi tehdit oluşturmazlar. NPC istemezseniz, co-op olarak bir arkadaşınızı yanınıza alabilirsiniz veya bambaşka bir oyuncuyla deneyiminizi ilginçleştirebilirsiniz. Oyuncu eşleştirme sistemi son derece basit ve hızlıca oyuncu buluyorsunuz.
Canını “Isırdığım”
Oyun, karakter yaratma ekranının hemen ardından oynanış dinamiklerine ve kontrollere alışmamız adına “minik bir eğitim”le başlıyor. Karakter yaratma ekranı son derece detaylı ve anime evrenine dalmak isteyenler için her türlü detay düşünülmüş. Gözlerin parlama kısmından tutun, çokça ekipmana kadar sizi tatmin edecek minik dokunuşlar mevcut.
Code Vein, yakın gelecekte kıyamet sonrası bir dönemi anlatıyor. Dünya çapındaki yıkımın ortasında, “Vein” olarak bilinen gizli bir toplum küllerinden yeniden doğmuştur. Bu organizasyon, bir zamanlar vampirlerin özelliklerini üstlenen insanlar olan ölümsüz yaratıklar “Revenants” tarafından yönetilir. Ölüm eşiğinden döndüklerinden beri Revenants, iktidarın çeşitli “Gift”lerini alarak hayatta kalmak için mücadele ederler. Ancak bu süreçte tüm hafızalarını kaybederler. Bazısı “Lost” durumuna düşerek akılsız bir yaratığa dönüşür.
Burada, kırmızı sisle kaplı bir alanda tıkılı kalırız. Ne içeri birileri girebilir, ne de biz dışarı çıkabiliriz. Oyun başlamadan hemen önce Queen olarak bilinen bir gücün muazzam yıkıcılığına şahit oluruz. Büyük kayıplar verilir ve bu sorun, BOR parazitiyle çözülmeye çalışılır. Bu parazit ölüleri “Revenant” yani bir çeşit hortlağa çevirir. Revenant’ların ihtiyacı olan da insan kanıdır. Tabii bunun arkasında daha fazlası var ancak spoiler vermeyelim. En azından dişlerinizi geçirebileceğiniz “malzemelere” ulaşmak bir noktada oyundaki asıl amacınız oluyor. Ek olarak geçmişinizdeki sır perdesini aralamaya çalışıyorsunuz ve farklı güçlerinizi açığa çıkartıyorsunuz.
Özünde Revenant’ları vampir olarak düşünebilirsiniz. Ve evet, kana ihtiyaçları var ancak bu ihtiyaçlarını, bizim bildiğimiz vampirler gibi karşılamıyorlar. Hani kurbanlarının boyunlarına atladıkları yok ya da şarap bardağına kan doldurup, keyif yapmıyorlar. Bizim hikayemiz Louis ile tanıştıktan sonra şekilleniyor. Louis, Revenant’lara küçük kan kapları sağlayan “bloodveins” denilen şeyleri araştırıyor. Oynanışın çoğunda da kendisiyle yan yana takılıyoruz ve gizem perdesini birlikte aralıyoruz.
Oyunun en büyük sıkıntısı da burada ortaya çıkıyor. Oyun hikayesiyle ilgili en büyük sorunu, karakterler. Tüm karakterler anime tiplerindeler ve çoğunun etkileşimi birbirine çok benziyor. Tabii anime dünyasıyla aranız iyiyse, yemek konusunda başarılı olan bir karakterin veya aşık olunası karizmatik, güçlü tiplemenin kim olduğunu anında anlayacaksınız. Hatta bu modellemeler ve mimikler sizi asla rahatsız etmeyecek çünkü anime evrenini tanıyor, seviyorsunuz.
E Kırmışsın Her şeyi, Oldu Mu Güzel Kardeşim
Code Vein, alan tasarımı seçiminden dolayı kendisini benzer oyunlardan ayırıyor. Haritalar boş değil ve çoğu da akılda kalıcı modellemeye sahip. Her zaman sağ üst köşede mini haritanız duruyor ve daha iyi bir görünüm elde etmek için tek tuş yeterli oluyor. Ancak oyun, çevrimiçi oynandığı için duraksanmıyor. Bu da eğer eşyalarınızı kontrol edecekseniz veya haritanıza ufaktan göz atacaksanız, güvende olduğunuzdan emin olmanız gerektiği anlamına geliyor. Alanlar genelde dolu gibi görünse de kendini çok tekrar eden bir yapıya sahip. Bazı noktalarda yönünüzü şaşırıp, kendinizi başladığınız noktada bulabiliyorsunuz.
Neyse ki, oyunun harita sistemi çok iyi çalışıyor. Bulunduğunuz bölgeyi açmak için Mistle isimli beyaz bitkileri buluyorsunuz. Burası ayrı zamanda sizin “save” yani kayıt noktanız oluyor. Bu beyaz bitkiler sayesinde karakterinize seviye atlatabiliyor, yeteneklerini kontrol ederek güçlendirebiliyor ve canınızı tazeleyebiliyorsunuz. Ayrıca, harita üzerinde nerede bulunduğunuzu gösteren küçük noktalar da var, bu nedenle nerede bulunduğunuzu ve keşfedilmeyen bölgeleri bilmek kolay.
Dişlemem, Ağzına Vururum
Oyun dövüş mekanikleri oldukça eğlenceli ancak dikkat etmeniz gereken noktalar var. Öncelikli olarak hafif ve ağır saldırılar mevcut. Bu saldırıları her kullandığınızda yani kılıcınızı savurduğunuzda veya başka bir silahınızı kullandığınızda, stamina barınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Her şey stamina barına bağlı. Hızlı koşmak, yuvarlanmak ve hatta savunma yapmak. Düşmanları yendikçe deneyim yani XP puanı kazanırsınız. Öldüğünüzde durumu değiştiren noktalar var. Ancak en önemli nokta: “Blood Codes”. Code Vein’i farklılılaştıran Blood Codes sistemi, biz sevgili Revenant’ları özel kılıyor. Oyun, önünüze çok sayıda düşman fırlatacağı için istediğinizi bulmakta çok da zorlanmayacaksınız. Bu arada düşmanların çoğu insansı, ancak bazıları kocaman yaratıklar. Tek atıyor durumları.
Code Vein Blood Codes, oyunun sınıfları gibi düşünebilirsiniz. En başta üç farklı Code ile başlarsınız: Fighter, Caster ve Ranger. Oyun ilerledikçe daha fazla Code elde edersiniz. Burada yapmanız gereken, kendi oyun stilinize göre Code’unuza odaklanmanız. Tabii NPC partneriniz sayesinde çeşitli “gift“lere ulaşacağınızın da bilgisini verelim. Yalnız olmamanın avantajını burada kullanıyorsunuz. Gift kısmını biraz daha açalım. Her Blood Code, kendi içerisinde Gift barındırıyor. Bir oyuncu Blood Code’larını değiştirmekle kalmaz aynı zamanda kendi oyun stillerine uygun istenen aktif ve pasif Gift’leri kişiselleştirebilir ve donatabilir. Önemli diğer bir nokta ise bazı Gift’ler, belli Blood Code’larla aynı anda kullanılamaz. Ayrıca Gift’ler, verdiğiniz Code’lara bağlı olarak belirli bir miktarda taşıyabileceğiniz ichor kullanımını gerektirir. Düşmanlarınızı daha yavaş öldürme ya da savaşın ortasında kullandığınız bir yetenekle ile daha fazla elde edebilirsiniz.
Oyunda ulaşabildiğiniz diğer Blood Code’lar: Berserker, Prometheus, Hunter, Artemis, Assassin, Atlas, Dark Knight, Demether, Eos, Fionn, Hades, Harmonia, Heimdal, Hephaestus, Hermes, Isthar, Isıs, Astrea, Harbinger, Mercury, Queenslayer ve Survivor.
Code Vein’in her biri benzersiz yeteneklere sahip birkaç ortak karakteri var. Bu karakterler sizinle kendi Code’larını paylaşıyorlar. Ve her birinin kendi spesifik özellikleri, güçleri var. Bazısı daha fiziksel, bazısı sadece mermilerin gücüne güveniyor, bazısı büyüyle mücadele ediyor. Çok sayıda Code mevcut, bu yüzden farklı yapılar ve becerilerle denemeler yapmaktan inanılmaz zevk alacaksınız. Bu da sizi meşgul edecek çokça silahı, uygun Code üzerinde deneyerek oynanışı eğlenceli kılıyor.
Oyun başında farkında olmadan Louis’in Code’u (Prometheus) ile tıkılı kalıyorsunuz. Hatta sürekli kendisiyle partner oluyorsunuz. Buna bir de Yakumo eklenince, aradaki farkı anında hissediyorsunuz. Yakumo, çılgın cana sahip ve inanılmaz hasar veriyor. NPC’lerin tek kötü yanı “çok konuşmaları”. Muhtemelen oyundaki kıyamet sonrası hava sessizliğini bozmak için varlar. “Çok yaklaşma düşersin, şu düşmanlara arkadan saldıralım, bence bu canavarı yenemeyiz, şurada kesin sandık var, bu kapı kilitlidir gel buradan gidelim” ve dahası.
Blood Code’ların yanında zırhınızı temsil eden Blood Veil‘ler de önemli. Bu zırhlar karakterinizin görünüşünde ufak değişiklikler yapıyor. Genelde oyun içi sandıklarda bulunuyor, düşmanların üzerinden düşüyor, başka NPC tarafından veriliyor, satın alınabiliniyor veya bir görevi tamamladığınızda ödül olarak veriliyor. Görünüşün dışında statlarınızı da etkileyen Blood Veil, silahlarınızı nasıl etkilediğine kadar özelliklerine dikkat edilmesi gerekiyor. Seviye atlattırdığınız karakterin, seçtiğiniz Blood Veil’e göre bu statların nasıl tahsis edileceğini belirler. Mesela bazısı ağır saldırılardan daha az hasar almanızı sağlar veya tüm çeşit Gift’leri kullanmanıza izin verir.
Oyunda ayrıca gelişmesinizi sağlayan, yeteneklerinizi gösteren ve çeşitli alışveriş yapabileceğiniz mekanlar da var. Tabii mekandan kastımız “HQ” yani üs. Louis ile tanışmanızın ardından neredeyse oyunun mantığının tamamını çözüyorsunuz. Louis’in sizi götürdüğü ve birkaç NPC ile de tanıştığınız üste, yeteneklerinizi deneyebileceğiniz eğitim alanı, müzik dinleyebileceğiniz minik bir müzik kutusu, görüntünüzde değişiklik yapabileceğiniz ayna ve dahası yer alıyor. Özellikle hangi silahın, hangi Code ile uyumlu olduğuna dikkat etmeniz gerekiyor. Sonuçta oynanış Dark Souls’a benzemesinden kaynaklı, silahların ağırlıklarına göre karakteriniz belli avantaj ve dezavantajlara sahip olacak.
“Arkadaşça” Tavsiye
Code Vein, Dark Souls kadar acımasız bir oyun değil. İster istemez kıyaslama yapsak bile Code Vein, daha oyuncu canlısı. Buradaki evren sizi öldürmekle çok ilgilenmiyor. Tabii dinlenme bölgeleri arasında dağlar kadar fark olması kısmında uyarmak isterim. Ayrıca o beyaz şimşek gibi yerden çıkarttığınız bitkiler var ya, hani yetenek puanı falan işte dağıttınız, dinlendiniz, canınız vs arttı. Bunu her yaptığınızda yolunuzun üzerindeki düşmanlar tekrar canlanıyor. Her ne kadar dinlenme noktaları birbirine uzak olsa da çoğunu tek seferde buluyorsunuz. Bu sırada silahlarınızı güçlendirebiliyorsunuz ve stat kontrollerinizi yaparak, sizi iyileştirebilecek eşyalara da ulaşabiliyorsunuz.
Eğer dikkatli olursanız, düşmanların çoğu büyük tehdit değiller. Bazıları gerçekten ayarsız güçlü ve tek vuruşta canınızın %90’ını alıyor. Özellikle boss savaşları, inanılmaz sıkıntılı. Haritada denk gelinen ufak tefek yaratıkların yanında boss’ların ayarsız tek vuruşta öldüren saldırıları, çokça +18 konuşmaları beraberinde getiriyor. Hatta daha fenası boss’ların belli saldırı taktiklerine alışmak için defalarca öldüğünü fark ediyorsunuz. NPC bile bir noktada işe yaramıyor. Yapmanız gereken boss’un rutin saldırılarını anlayana kadar savunmada kalmak ve saldırı elementlerini keşfetmek. Zehir saldırısı yoğun ise buna uygun eşyalar kullanmak.
Code Vein Satın Almaya Değer Mi?
Code Vein evreni, türünü sevenleri tatmin edecek güzelliklerle dolu. Oyun hikayesi 30 saatten fazla sürüyor. Bu arada oyunda dilerseniz farklı haritalara ulaşabileceğiniz seviyeler de var. Bu farklı haritaya özel yanınıza, spesifik NPC’ler veriliyor. Bir çeşit mini harita görevi gibi düşünebilirsiniz. Ayrıca oyunu tamamlarsanız, “new game plus” seçeneğine ulaşıyorsunuz. Tüm yetenekleriniz, code’larınız, silahlarınıza sahip bir şekilde oyuna baştan başlayabiliyorsunuz.
Çoğu oyun, FromSoftware standardına uymak için mücadele eder ve Code Vein de tabii ki bu mücadelede yetersiz kalıyor. Oyun dünyasında tam olarak gizem duygusu yok. Hani Dark Souls’taki boss’lara denk geldiğinizde içinizdeki heyecan ve korku dolu duyguyu hatırlayın. Bu duyguyu Code Vein’de alamıyorsunuz. Belki biraz heyecan veya “bana tek atar bu” hissiyatından fazlasını beklemeyin. Tabii diğer tarafta Souls benzeri oyun yapmak kolay iş değil. Sonuçta Dark Souls türünün en saygın isimlerinden biri. Code Vein, bu role bürünmeye çalışsa da aynı perspektife sahip değil. Bu da kimi zaman oyunun dünyasından kopabildiğiniz anlamına geliyor.
Genel mantıkta oyun gayet eğlenceli. PC platformunda herhangi bir teknik sorun yaşamadan ve temiz grafik detaylarıyla oyunun tadını çıkartabilirsiniz. Bir noktada grafiklerin yetersiz olduğunu düşünmeniz mümkün. Mesela “yıl olmuş 2019, niye hala bu kadar duygusuz bunlar” kafasını yaşayabilirsiniz. Ancak diğer tarafta anime havasını yaşatabilmek adına, modellemelerin yeterince başarılı olduğunu bilmeniz yeterli. Bu tarz oyunlardan hoşlanıyorsanız, fiyat performansının hakkını vereceğinden emin olabilirsiniz. Anime Souls olarak düşünebileceğiniz Code Vein, çok zorlu değil ancak şans verirseniz, değeceğinden emin olabilirsiniz.
Code Vein’e Souls veya Bloodborne tadında seviye dizaynı beklentisine girerek dalacaksanız, hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Belli eksikliklerine rağmen ilginç ve başarılı sunum, karakter derinliği, etkileyici ara sahne sinematikleri, atmosfere ayak uyduran mükemmel soundtrack seçiminden hoşnut kalacaksınız.