İnceleme

Assassin’s Creed Odyssey İnceleme

0

“Herkes yazdı bitirdi adam sen daha yeni mi yazıyorsun?” sorusu bu Assassin’s Creed Odyssey İnceleme yazısını okumaya başlayan herkes için geçerli bir soru elbette. Oyunu erken almışım ya da geç temin edilmiş gibi şeyler bu defa tamamen göz ardı ettiğim konular oldu. Bildiğiniz gibi bu seriye yıllarını yatırmış, kollarına dövmesini yaptırmış ve figürlerini – kitaplarını toplayan biri olarak bu yazıyı yazmaya hazır olana kadar tuttum kendimi diyebilirim.

“Neden böyle yaptım?” yine akla gelen bir soru, işte onu size uzun uzun anlatmaya çalışacağım. Oyun için çıkış aşamasında çok fazla sorulan bir soruydu “Origins’in aynısı mı olacak?” sorusu. Bir önceki oyun yapı olarak cidden iyi bir noktaya taşımıştı AC içeriğini. “AC’nin kendi ruhu ile bağlantısı kalmadı” diyen oyuncuların da sayısı azımsanacak kadar az değildi elbette bu süreçte.

Assassin’s Creed Odyssey ile seri nereden nereye geldi?

Alttan alttan bu gibi şeyleri bende düşünüyordum, geçen yıl Ubisoft tarafından davet edildiğimiz etkinlikte Ashraf Ismail’in cümleleri bu oyunu oynarken yine aklımdan geçip gitti. Yepyeni bir dönem açılmış ve mistik ortamlarda bu hikayenin en kaotik bölümleri anlatılıyordu. Önce Mısır, şimdi Antik Yunan. Cidden sıradan ortamlar değillerdi ve gerçekten anlatılan içeriğin sertliğine bakıldığında büyük bir yük senaryoda dönüp duruyordu.

Origins için “bugüne kadar gördüğüm en sert AC girişine sahip” demiştim. Yalan söylemişim, bu oyunda açılış ile birlikte en sert giriş kesinlikle Odyssey’e ait diyebiliyorum. Sanırım bir sonra çıkacak yapımda da “yine yalan söylemişim” yazdıracaklar ama olsun. Yenisi çıkana kadar en sert açılış şimdilik bunda.

Senaryo ve hikayeden bahsetmeden ve spoiler vermeden size değişimlerden, oynanıştan ve AC’nin yeni halinden bahsedeceğim.

Ubisoft: Bi’ şey deneyeceğiz

Bildiğiniz gibi Division ve Wildlands ile birlikte Ubisoft hepimizin üzerinde bir şeyler deniyordu. Bütün bu denemelerin bir tutamını Origins ile görmüştük. Bu oyunda ise daha da yukarı çekiliyor. Hikaye akışında bize sunulan seçenekleri, yetenek ağacı ile şekillenen 3 farklı oynanış türü, bize sunulan eşya çeşitleri, keşif ve gezilerle açabildiğimiz yerler, gemi savaşları ve Antik Yunan’a dair tüm detaylar oyunda mevcut.

Dövüş sistemi geçmişe göre bir tık daha iyi. Yetenek ağacından açtığınız yetenekleri aktif edebildiğiniz ve tuşlara atayabildiğiniz, yetenekler arasın geçiş yapabildiğiniz aynı şekilde duruma göre kullanabileceğiniz silahlar arasında da geçiş yapabiliyorsunuz.

Oyun seçimlerinizle şekilleniyor. Olası bir noktada size sorulan sorulara pozitif, negatif ya da nötr cevaplar vermek, birini öldürmek ya da kazanmak sizin elinizde. Bu yaptığınız şeyler ilerde yüzünüze çat diye vuruluyor. Sadece çat diye vurulsa iyi, yapacağınız falsolu hareket yüzünden başınıza ödül konup ödül avcıları haritada fink atmaya başlayabiliyor. Geçmişte olduğu gibi ekmek kuyruğuna girip sırasını bekleyerek dövüşen rakiplerinizi unutun. İmansıza vurur gibi vuran rakiplere merhaba diyerek kılıç sallayın. Bu detay bence olması gereken hale gelmiş ve cidden bunaltan bir hale getirmiş ortamı.

Ödül avcısı sizi yakaladı diyelim dövüşüyorsunuz, pat etraftaki askerler de olaya dahil oluyor, birini öldürdünüz vs derken başınıza konan ödül artabiliyor, devamında başka ödül avcıları da geliyor, etrafınız sarılıyor, okçular, mızraklı düşmanlar, kalkanlılar, çift kılıç kullananlar derken YETER BE deyip ölebiliyorsunuz. Sonra hop en yakın nerde save alınmışsa oraya dönüyor ekran. Düzgün yakaladığınız boşluklarda save almayı unutmayın.

Oynanışı ve akıcılığı ile gerçekten şahane bir yapım olmuş. Antik Yunan’a gitmiş kadar oldum. İhtişamlı heykelleri, binaları, ortamları, şehirleri, doğal güzellikleri ağzım açık izledim. Bu kadar güzellik üzerine inceleme kısmına gelmek için gerçekten ağırdan aldım. Bunlar kısa dönemli bir güzellik miydi yoksa oyunun geneline yayılabiliyor muydu sorusuna cevap aradım. Bildiğiniz gibi açık dünya oyunların en büyük derdi bir yerde sonra oyunun monotonlaşmasıdır. Assassin’s Creed Odyssey bu konuda bana ilk dakika ne ise şu an bile oynasam aynı tadı verecek bir ortam sunuyor. Buna inandığım anda da oturdum bu yazıyı yazıp bitirdim.

THIS IS SPARTAAAAAAAAAAAAA!

Hikaye kısmına özellikle girmedim. Ünlü Sparta’lı komutan Leonidas ile açılan oyunda Kassandra ve Alexios ile hikayede ilerliyoruz. Kaotik dememin sebebini ilerledikçe göreceksiniz. Yanlışım varsa düzeltin, AC: Unity’de bize oynanabilir olarak gösterilen ritüel ile parmak kesme sahnesinin duygusal olarak benzer bir yüklemesi bu oyunda kaotik bir şekilde bize sunulmuş. Parmak falan kesilmiyor ama “OHAAAAAAAA” diyorsunuz. O yüzden anlatmayacağım, yaşamanız lazım.

Örneğin Battlegrounds adında dev savaşların içerisine giriyorsunuz. 2 farklı taraftan birini seçerek (Spartalılar ya da Atinalılar) tüm coğrafyaya yayılacak olayların fitilini yakıyorsunuz. Bazen konuya politik liderler dahil oluyor. Ünlü düşünürler vs. Dallanıp budaklanıyor mevzu.

Oyun bence seride gelinebilecek en güzel noktalardan birine gelmiş durumda, bir sonra çıkacak seride nereye gideceğini hep birlikte göreceğiz. DLC paketleri ile AC tarihinde yapıldığı bilinen ilk Hidden Blade suikastinin de anlatılacağı yapılan açıklamalar arasında.

 

İlker Karaş
Strateji oyunlarını sever. Sabaton ve WW2 dediğinizde akan sular durur.

1 Dakikada Red Dead Redemption 2 // Alınır Mı Alınmaz Mı?

Previous article

Blizzcon 2018 – Zeratul, Starcraft 2 Co-op Modunda Yanınızda

Next article

You may also like

More in İnceleme