- 18paylaşım
- 18Facebook
- 0Twitter
Yavru köpekler sevimlidir ancak ben biraz daha kedi insanıyım. O yüzden oldum olası Cayde karakterine de hastayım. Pardon, konumuz farklıydı ve ben biraz balıklamasına daldım gibi oldu. Bu yazımızda sizleri Destiny 2‘nin inanılmaz dünyasına davet edeceğiz, şimdilik sadece PS4’le yetinmeniz şartıyla tabii ki. Olur da “ben FPS’yi konsolda oynayamam” diyenlerdenseniz, vay halinize. Çünkü Destiny 2, PC platformu için 24 Ekim tarihine kadar bekletecek.
Taze bir başlangıç yapalım ve PC tarafı için biraz daha bekleyip, mutluluğumuzu farklı noktalara odaklayalım olur mu? Destiny, kendi içerisinde başarılı evreni ve ilginç karakter tasarımlarıyla konsol tarafında sevilen bir oyun olmayı başardı. Ancak bilirsiniz ki FPS türü, konsol tarafında genellikle sınıfta kalmaya mahkumdur. Bu nedenden her ne kadar özünde hikayesiyle ve çoklu oyuncu tarafıyla da birçok oyuncuyu mutlu etmeyi başarsa da PC oyuncularına ulaşmayı reddeden Bungie, bu sefer sağ gösterip sol vurdu ve Blizzard‘ı da işin içerisine sürükleyerek, yüzlerce oyuncunun dikkatini çekmeyi başardı. Oyun, PC tarafına çıkana kadar o kısımda yorum yapmak imkansız. Zira oyunun beta sürümü oldukça kısıtlıydı ve performans konusunda da fazla bilgi sahibi olamıyorduk. 24 Ekim tarihine kadar konsolda takılmaya devam edeceğiz.
Belli oyunlar piyasaya çıkmaya yakınken kalbimiz fırıldak gibi döner, oyuna sahip olduğumuzda ve o logoyu gördüğümüzde küçük bir kız çocuğu gibi çığlık atarız. Destiny, benim için her zaman böyle bir oyun oldu ve umarım bu çizgisini daha da ileriye taşıyacak. Tabii ki her oyun gibi özellikle konsolda FPS deneyimi olunca Destiny 2’nin de kendi içerisinde bolca eksisi mevcut. Bu kısma gelmeden oyunu ana hatlarıyla ele alalım, ardından çeşitli oynanış videoları ve detaylarla sizi bilgilendirelim.
Hikaye
Destiny 2, çok güçlü bir hikayeye sahip. Arkasında Zavala (Lance Reddick), Ikora Rey (Gina Torres) ve Cayde-6 (Nathan Fillion) gibi önemli isimler mevcut. Bu isimleri de popüler oyuncular seslendiriyor (Ghost’umuza hayat veren isim Nolan North). Oyun, Last City’nin düşüşüyle başlıyor. Dominus Ghaul ve Cabal İmparatorluğu’nun Red Legion’ı Traveler’ın ışığını zorla ele geçirmeye karar verirler. Dominus, bir çeşit yeni Tanrı olma peşinde değildir, aksine seçilmiş olmak ister. Bunun için ise rehinesini konuşturmaya çalışır (rehinenin adını vermeyeyim, spoiler olur). Traveler ele geçirilince tüm Guardian’ların (Gardiyanların) ışıkları kaybolur ve bu sırada yüzlerce kişi ölür, Last City düşer. Üç öncü olan Zavala, Ikora ve Cayde, geri çekilmek zorunda kalırlar. Bir mucize gerçekleşir ve sadece biz, Dead Zone’a ulaştığımızda, bir Traveler parçasına rastlayarak ışığımızı geri kazanırız.
Oyunda biz, yani kontrol ettiğimiz Gardiyan çok özel. Diğer tüm Gardiyanlar ışıklarını kaybetmişken, biz ışığımızla gücümüze güç katabiliyoruz ve her şeyi, herkesi kurtarmak da bizim elimizde. Oyundaki ara sinematikler daha çok kötü karakterlerimizi tanıtıyor ve genel olarak aksiyondan çok, planlar konusundaki diyalogları dinliyoruz. Hikaye kısmında ayrıca zar zor da olsa kaçmayı başaran Suraya Hawthorne ve Devrim Kay gibi karakterlere de denk geliyoruz, hatta onlara yardım ediyor, birçok göreve atılıyoruz. Zavala, Ikora ve Cayde’e geldiğimizde, onların daha çok kişisel görevlerine odaklanıyoruz. Her karakter, kendi içerisinde oldukça önemli bir role sahip. Spoiler olmaması adına fazla detay vermeyeceğim ancak kişisel görevleri tek kelime ile “inanılmaz” eğlenceli. Her birinin kendi gezegenini ziyaret ediyor, onların görevlerine yardım ediyor, onlarla duygusal anlamda bağlantı kuruyor ve iyileşmelerine yardımcı oluyoruz. Açıkçası oyunda en sevdiğim detay, bu karakterlerle bütünleşmekti.
Karakter yaratma ve sınıflar
Oyun, bize üç farklı sınıf sunuyor. Bunlar; Hunter, Titan ve Warlock. Bu arkadaşlara yeni oyunumuzda ek olarak alt sınıflar olan Arcstrider Hunter, Sentinel Titan ve Dawnblade Warlock ekleniyor. Hunter, ilk oyun gibi hemen hemen aynı özelliklere sahip. Oyunun en zor kontrol edilebilen karakterlerinden biri ve öğrenmesi kolay ancak ustalaşması son derece zor. Hunter oynarken, ne yaptığınızı çok iyi bilmeli ve düşmanınızın bir sonraki adımını tahmin etmelisiniz, yoksa özel güçleriniz pek bir işe yaramıyor. Titan, yeni başlayanlar için mükemmel bir sınıf. Güçleri ve kalkan kullanabilmeleri, ölümlerini oldukça zorlaştırıyor. Warlock ise iyileştirme (heal) ve infilak güçleri arasında ince bir çizgide. Bir yandan takım arkadaşlarıma yardım edeyim, bir yandan hasar vereyim derseniz, Warlock tam size göre. Karakter yaratma ekranında sınıflar dışında Awoken, Exos ve İnsan (human) gibi seçeneklerimiz mevcut. Oyunda zaman harcadıkça her şeyin denge içerisinde olduğunu fark ediyoruz. Mesela Dawnblade Warlock’un fiziksel özelliği olan Daybreak sayesinde, kısa süreliğine ateş kılıcına sahip oluyoruz veya Hunter, eline kısa süreli mızrak alıp, ortalığı darmaduman edebiliyor. Her sınıfın, farklı bir özelliği var ve bu özellik R1+L1 tuşuna aynı anda basında ortaya çıkıyor, tabii öncelikle özelliğimizin doğru zamanda, doğru enerji veya hasarla dolması gerekiyor.
Unutmadan, oyunda seviye sistemi mevcut. Yani deneyim puanı kazandıkça, seviye atlıyor ve güçlerimizi ikiye katlayabiliyoruz. Seviye atladıkça, belirli aktiviteleri yaptıkça da “Upgrade Point” kazanıyoruz. Upgrade Point sayesinde alt sınıf yetenek ağacımızı açabiliyoruz. Unutmayın ki Upgrade Point’leri bir kere alt sınıf seçince, diğerine harcayamıyoruz. Yani Upgrade Point’leri yeteneklerimiz gibi değiştirme veya geri alma şansımız yok.
Sınıflar ve alt sınıflar, ilk oyundakiyle benzer özelliklere sahip. Oyun başlangıcında bir sınıf seçiyor ve ne ile oynarsak oynayalım, seviye atlamaya odaklanıyoruz, daha güçlü eşyalar ediniyoruz, zindandan zindan geziyoruz. İlk oyunda belli yetenekler için DLC’ye ihtiyacımız vardı. Destiny 2’de işler ilk oyundan biraz daha farklı. Sırayla Titan, Hunter ve Warlock için sabit bir sınıf olan Titan Sentinel, Hunter Arcstrider ve Warlock Sunblade’den başlıyoruz ve geçiş yapmadan önce diğer sınıfların kilidini açmamız gerekiyor. Sınıflarımızda dikkat etmemiz gereken bazı özellikler var:
- Super Ability (Süper Yetenek) – Hemen hemen her şeyin çözümü. Sınıfımızın R1+L1 tuşuna aynı anda basıyor ve yakın dövüş yeteneklerimizi sanat gibi düşmanların üzerinde uyguluyoruz. Tabii kullanmak için savaşma ve çatışma yoluyla birikmesi gerekir.
- Class Abilities (Sınıf Yetenekleri) – Yetenek ekranımızın sol tarafındaki iki seçenek. Bunlar, alt sınıflar arası yetenekler, yani alt sınıfınız ne olursa olsun, her sınıfta ikisini birden seçme şansımız var. Crouch düğmesini basılı tutarak harekete geçirilir. Her ikisi de aynı anda aktif olabilir. İstediğimiz zaman bir kere o yeteneği açtığımızda, değiştirme şansımız var. Options kısmına girip, sol üstte sınıfımın sembolüne üçgen tuşu ile basarak yeteneklerimizi görüntüleyebiliriz. Açılan yetenekleri aktifleştirmek, tamamen kişisel tercihimize göre değişebilir.
- Subclass Passives (Alt sınıf pasifleri) – Yetenek ekranındaki sağ taraftaki dört grup. Pasif sınıf kabiliyetleri. Süper yeteneğimize bağlı pasif yetenekler. Dört pasif yeteneğin hepsini açabiliriz ancak sadece birini seçmemiz gerekir.
- Grenades (El bombaları) – Yetenek ekranında üstteki üç düğüm grubu. Bunlar bombalarınızın etkilerini değiştirir. Hepsini açabilir ancak diğer yetenekler gibi sadece biri aktif olabilir.
- Mobility (Esneklik veya Hareketlilik) – Yetenek ekranının altındaki üç düğüm grubu. Bunlar, hareketliliğimizin etkilerini genellikle alt sınıfınızın zıplamanın işleyişini, biçimini değiştirir. Tıpkı el bombasında olduğu gibi, üç mobilite değiştiriciden yalnızca bir tanesi aynı anda etkin olabilir.
Konuya biraz daha açıklık getireyim: Destiny 2’ye ilk başladığımızda, oyun bize yeni alt sınıflarından birini veriyor. Bu da demek oluyor ki Titan seçtiğimizde, aslında oyuna Titan Sentinel olarak başlıyoruz. Aynı durum Hunter seçersek, Hunter Arcstrider olarak veya Warlock seçersek Warlock Dawnblade olarak aksiyona giriyoruz. Buraya kadar yeteneklerimizi aldığımızda istediğimiz zaman, birini aktifleştirebiliyoruz. 7-10. seviyelere ulaştığımızda Striker, Voidwalker ve Gunslinger adında ikinci alt sınıflara ulaşabiliyoruz. Son olarak 14-15. seviyelere geldiğimizde üçüncü ve son alt sınıflar olan Sunbreaker, Nightstalker ve Stormcaller olabiliyoruz.
Dünyalar arası seyahat
Oyun, en başta bizlere hayatta nasıl kaldığımızı, ardından neler yapmamız gerektiğini teker teker söylüyor. İngilizce seviyeniz uygunsa, özellikle karakterler arasındaki konuşmalara çok dikkat etmenizi öneririm. Kolay kolay, boş konuşan NPC’ye denk gelmek mümkün değil. Oyunun kendi evreni Dünya, Titan, Nessus ve Io bir aradayken, birçok ana görev, bunlara bağlı yan görevle yeterli oynanış süresine sahip. Tabii hikaye kısmını maksimum 9 saatte bitirmek mümkün. Bodoslama dalar ve sağa sola mermi yağdırarak, tadını çıkartmadan gezegenlere dalarsanız; 5 saatte bitirebilirsiniz. Bu da bir seçim tabii. Yan görevler, daha çok yardıma ihtiyacı olanlar için belli teknolojileri tamir etme, bağlantıları toparlama veya düşmanın ele geçirdiği bir bölgeyi temizleme üzerine kurulu.
Hedefler arasında gitmek istediğimizde yani gezegenler arasında seyahat etmek istersek, PS4 kolunun touch özelliğini kullanarak, basılı tutuyor ve rotamızı belirliyoruz. Her ilk girdiğimiz alanda, hızlı seyahat rotamız belli oluyor ve gezegen içerisinde o hızlı rotaları, istediğimiz şekilde kullanabiliyoruz. Yani gezegenin bir ucundan diğer ucuna görev icabı gittiğimizde, geri dönmek için tekrar koşmaya gerek yok. Ayrıca haritadaki görevleri işaretleyerek takip edebilir ve yol boyunca çeşitli mekanları ziyaret edebiliriz. Oyunun bu kısımdaki tek olumsuz yönü Destiny 2’nin hikaye kısmı tamamlanıncaya kadar en azından bir adet bile olsa Sparrow edinememek. Kişisel olarak o aletleri fazla seviyorum ve hikaye tamamlanmadan “parası neyse vereyim ya” tribine bile giremedim, o kısım biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Haritaların güzelliği
Oyunun haritaları mükemmel. Manzaralar, bina tasarımları, yıkık dökük köprüleri saran yapraklar, gökyüzü detayları, gece gündüz döngüsü, yıkılmış binalara yansıyan güneşin ortaya çıkardığı toz parçaları gibi ufak detaylar Destiny 2’de özenle çalışılmış. Türlü türlü madenlere giriyor, mağaraları ve odaları keşfediyor, çeşitli yüksek ve doğa harikası örtü parçalarının tadını çıkartabiliyoruz. Gezegenlerin tasarımları, içerisindeki ayrıntılar, göze batmıyor ve birbirleriyle de oldukça uyumlu. Her gezegenin çok belirgin bir ayarı var. Kişisel olarak Titan’a taptım! Dalga halinde hareket eden teçhizatlar ve arka plana baktığımızda ise okyanusun çalkalanıp fırtınanın sürekli çarpıştığını ve gemilerin fırladığını görüyoruz.