- 14paylaşım
- 14Facebook
- 0Twitter
Bandai Namco‘nun anime dünyasından kapıp hayatımıza dahil ettiği isimlerden biri olan Digimon Story Cyber Sleuth: Complete Edition, tam olarak çizgi dünyaya ait olmasa bile o hissi yaratmak için elinden geleni yapıyor. Hatta bir noktada başarılı bile denilebilir.
Digimon Story: Cyber Sleuth Complete Edition, adında barındırdığı “Complete Edition” sayesinde iki farklı oyun sahip. Digimon’la Digimon Story: Cyber Sleuth ve Digimon Story: Cyber Sleuth Hacker’s Memory oyunlarına sahip oluyorsunuz. Hikayeler ve hatta bir noktada oynanışın bile değiştiği bu iki oyunda, dilerseniz hacker veya siber dedektif olma yolunda ilerliyorsunuz.
Öncelikle Digimon Story, kesinlikle herkese göre bir oyun değil. Bunun nedenini sanıyorum en başta yazdım, anime kavramı. Digimon dünyasına alışık olup olmamaktan çok, çizim ve grafik detaylarına takılmanız muhtemel. Complete Edition’ın barındırdığı Digimon Story: Cyber Sleuth (2015) ve Digimon Story: Cyber Sleuth – Hacker’s Memory (2017), Tokyo ve EDEN arasındaki dünyanın kapılarını aralıyor.
EDEN, oyuncuların avatarlarının olduğu ve burada etkileşime girebildikleri bir dünya. Tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi, bazıları diğerlerinden daha farklı. Cyber Sleuth, oyuncuların gerçek dünyalarını ele geçirmek isteyen yarı dijital karakteri öne çıkarıyor. Burada insanlar EDEN Sendromu isimli komaya giriyorlar. Hacker’s Memory ise Cyber Sleuth’a paralel olarak devam eden olayları anlatıyor. EDEN kimliğini kaybetmiş ve toplum tarafından hor görüldüğü için Hudie adlı hacker ekibine katılmış karakterimiz anlatılıyor. Cyber Sleuth’taki karakterimiz EDEN Sendromunu araştıran bir dedektif rolünde, Hacker’s Memory’deki karakterimiz ise kanun dışı bir hacker ancak özünde bir kahraman. Bu arada iki karakter de birbirleriyle tanışmıyor. İşin güzel kısmı ise hikayelerin paralel olması, farkında olmadan karakterler birbirlerine yardım ediyorlar. Hikayelerin her ikisi de bir noktada birbirine bağlanıyor ve bu da Digimon Story evrenini daha tatlı hale getiriyor.
İki oyunun da oynanış süresi toplamında 90 saati buluyor ve hatta dilerseniz bu süreyi geçmeniz bile mümkün. Hikayeyi daha rahat anlamak adına kesinlikle önceliği Cyber Sleuth’tan yana kullanın. Diğer türlü, açıklamalarda kafanız karışabilir ve karakterler arasındaki etkileşimi sürekli geriye dönük olarak takip edersiniz.
90’ların o tatlı havasını elinden geldiğince yansıtan her iki oyun da RPG dinamiklerine ve sıra tabanlı dövüş sistemine sahip. Oyundaki 90’lar göndermesi, özellikle kullanılan dil ve teknolojiyle kendisini anında belli ediyor. Canavarların kendileri bilgisayar programı olarak gösteriliyor ve 340 ilginç dijital canavarı bulmaya çalışıyorsunuz. Her birinin farklı kişiliğini olduğunu düşünürseniz, işin eğlencesi bayağı artıyor.
Etrafınızı keşfederken veya NPC’ler ile sohbet ederken tanıdık yüzlere denk gelmeniz mümkün. Belki kıyaslama biraz tuhaf olacak ancak Pokemon oyunlarındaki evrimleşme mantığını hepimiz biliyoruz. Digimon evrenindeki evrim, Pokemon’un aksine Digivolve olarak geçici bir süre için geçerli. Evrimler de ayrıca seçenekleri hatırı sayılır derecede arttırıyor. Hatta bazı durumlarda elementler de değişiyor ve oyuna yansıyan bu farklılık, digimonunuzun özelliklerini de farklılaştırıyor.
Digimon tipleri kendi aralarında belirli avantaj ve dezavantajlara sahipler. Mesela Virus -> Data -> Vaccine durumunda daha fazla hasar verebilme şansınızı değerlendirebilirsiniz.
Savaşlar birebir olarak değil, çoğu zaman üçe üç olacak şekilde gerçekleşiyor. Başta tek Digimon seçimi yapıyor, ardından sayıyı arttırabiliyorsunuz ancak öyle Pokemon gibi onları vahşi hayatta avladığınız falan yok. Teknik olarak onları yakalamıyorsunuz. Bunun yerine bir metreyi (capture meter) doldurmak için birden fazla karşılaşmaya giriyorsunuz ve sayacınız %100’e ulaştığında DigiLab’a gidiyor ve o sayacın Digimon versiyonunu elde ediyorsunuz. Ayrıca eğer sayacın %200’e kadar ulaşmasını beklerseniz DigiLab’dan geliştirilmiş özelliklere sahip digimon sahibi olabilirsiniz. Yakalanan digimon seviye atlayabilir ve evrimleşebilir ve hatta De-Digivolved olabilir. Bu durum bizi oyunun zorluk kısmına yönlendiriyor. Normal ve altında oyuna başladığınızda her şey hızla akıp geçiyor, savaşlar da aynı oranda kolaylaşıyor. Hard mod, o kadar zor değil ve bazı boss’ları tek vuruşta öldürmek yerine gidip biraz boş boş savaşıp sizi XP toplamaya itiyor ki bu da sıra tabanlı oyunların sevilen özelliğidir. Zorluk aşamalarında, daha eğlenceli bir deneyim için en azından normalin altında takılmamanızı öneririz.
Oynanışta ana görevlere devam etmek isteseniz bile eninde sonunda yan görevlere dalmak isteyeceksiniz. Dijital dünyada yolculuk ederken tamamen rastgele ve görmediğiniz savaşlar gerçekleştireceksiniz. Bu arada sıra tabanlı ve özel saldırıları yapabildiğiniz savaşlarda, dilerseniz “auto-battles” seçeneğini de kullanabilirsiniz. Özellikle elinizde birden fazla görev varsa ve zaman kazanmak istiyorsanız, bu seçenek işinize yarayacaktır.
Hikayenin dışında ayrıca multiplayer moda da dalabilirsiniz. Çoklu oyunculu mücadelede başka oyuncularla strateji geliştirmek ve onların taktikleriyle kendi digimonlarınızı kıyaslamak eğlenceli bir deneyim olacaktır.
Switch platformunda son derece başarılı ve sorunsuz çalışan oyun, aynı performansı PC’de de gösteriyor. Tabii bir noktada kendini tekrar eden oynanışından kaçmanız imkansızlaşıyor. Diğer tarafta karakterler, ara sinematikler ve hikayenin dokunaklığı, her Digimon severin kalbine dokunacak cinsten.
Digimon Story Cyber Sleuth: Complete Edition, RPG türünün getirdiği görülecek ve yapılacak birçok içerikle dolu. Digimon seviyorsanız ve temiz çalışan bir oyun istiyorsanız, muhtemelen dilediğinize kavuşacaksınız. Onun dışında evrene pek hakim değilseniz, belki satın almak için tekrar düşünmek isteyebilirsiniz. Bir noktada tüm evreni bilmeye gerek yok, ancak nostaljinin yarattığı sıcaklığı yaşamanın tadı da başka.