İnceleme

DOOM İnceleme

0

Bilgisayar oyunları tarihinin en karanlık dönemlerine 1993 yılına doğru gidiyoruz.

Duke Nukem, Hexen, Blood ve Quake gibi  FPS (birinci kişi gözünden) olarak oynanan oyunlar ve efsaneleşmiş oyunlar arasında sayılan, bugün piyasayı sallayan Half Life gibi oyunlara rol modeli olan DOOM geçen hafta piyasaya çıktı. AMIGA’dan gelen ve bir çok insanın oyunculuk kariyerinde önemli yer tutan DOOM için oyunculara sunulmadan önce kafamda çeşitli soru işaretleri vardı.

Eğer bir oyunun devamı geliyorsa, ilk olarak bir oyuncunun beklentisi olabildiğince özüne sadık kalınmasıdır. Hele ki bu oyun DOOM gibi adrenalini klavyeden kucağımıza bırakan bir oyunun ismi altında piyasaya sunuluyorsa muazzam bir beklenti oluşur. Bu beklenti benimde aklımı kurcalıyordu. “Acaba yeni oyun sadece iyi grafik ve içi boş bir oyun olarak mı önümüze gelir” sorusu çoğu oyuncunun birbirine sorduğu bir soruydu. 1 ay kadar evvel oyunun kapalı beta testine davet edildiğimde de bu sorular kafamdaydı. Kapalı betaya katılıp tek kelime aktarmadım buradan sizlere. Hatta sosyal medya hesaplarımdan bile yazmadım. Görmem gereken tam sürüme erişmiş bir oyun vardı karşımda. Bana sunulanlar resmen açgözlü bir insana dönüşmemi sağlamıştı. O adrenalini damarlarımda hissediyor ve arkasından gelecek hikaye modunu istiyordum. Nitekim oyun çıkar çıkmaz 50 GB kadar dosya boyutunu gözümü kapatıp indirdim ve oyuna girdim…  id Software ve Bethesda’nın karşıma koyduğu içerik tek kelime ile muazzamdı. Wolfenstein’ın devam oyununda ne hissettimse aynı şeyi hissetmiştim: Ben yaşlanmıştım ama bu efsaneler, oyun dünyasının mihenk taşları “taş gibi” olmalarından hiçbir şey kaybetmemişlerdi!

Koca kafalı eski dosta merhaba

Oyuna atılmamla birlikte grafik kalitesine bakamadan aksiyonun içinde buldum kendimi. Koca kafalı eski dostumuzla zırhımızı giyip Shotgun’ı almamız akabinde Mars’ın tozlu topraklı yüzeyinde başlayan maceramızda soluk soluğa saatlerimi geçirdim. Müzik seçimleri, grafik optimizasyonu ve gözalıcı mekan tasarımları gerçekten büyüleyici bir şekilde sunulmuştu. Piksellerin hakim olduğu 90’ların saf aksiyon oyunu sanki Atatürk Oto Sanayi’ye uğrayıp kaportayı cilalayıp karşımızdaydı!

DOOM’u heyecanla kurduğum 2 GB’lık NVIDIA GTX 770 ekran kartım, i7 4770 işlemcim ve 16 GB’lık ram’e sahip makinama göre müthiş bir performans aldım. Ekran kartı için çıkan son güncellemeyi kurmanızı öneririm, keze kurmadan açmaya çalıştığımda başaramadım. Sonrasında ise 40-60 FPS’ler arasında ve hiç takılmadan oyunu keyifle oynadım.

Şu an bunları yazarken bile arkaplanda oyunun müziklerini dinlemekteyim. Günümüzde çıkan çoğu devam oyunu çuvallarken DOOM nasıl olup bu kadar özünü koruyarak karşımızda durabiliyordu? John Carmack’in çılgın fikirlerinden yola çıkan bir oyun olarak doğup büyüyen DOOM, belki de “bir oyun nasıl efsaneleşir?”  sorusuna en güzel cevaptı. Yaparsan olur! Tam olarak buydu bana sorarsanız. Müzik, atmosfer, grafik kalitesi, detaylar, harita ve bölüm tasarımları ve tabii ki durdurak bilmeyen aksiyon çizgisi. Metacritic üzerinde hem PC hem PS4 sürümünün ortalama 83 puan aldığı bir yapıma kelimeler kifayetsiz kalıyor. Yorucu bir hafta geçirdikten sonra hafta sonu biraz keyif yapmak, haftanın stresini atmak istiyorsanız DOOM gerçekten doğru seçim olacaktır.

Arşivinizin en güzel köşesini şimdiden ayırın Season Pass’leri ile birlikte uzunca süre aksiyonu size damardan vermeye hazırlanan bir yapım karşınzıda duruyor!

[taq_review]

İlker Karaş
Strateji oyunlarını sever. Sabaton ve WW2 dediğinizde akan sular durur.

XCOM 2 Shen’s Last Gift Aktifleşti

Previous article

Burn Electronica Festival 13-14 Ağustos’ta Suma Beach’te!

Next article

You may also like

More in İnceleme