İnceleme

Pokemon: Let’s Go, Eevee & Pikachu İnceleme

0

Nintendo Switch‘in hiç kuşkusuz en çok beklenen ve muhtemelen oynanan oyunu “Pokemon: Let’s Go, Eevee & Pikachu“, serinin sevenlerinin yanında ilk kez Pokemon macerasına atılmak isteyenler için birebir. Pek tabii ki eğlencenin yanında belli eksilerin de oyuna dahil olduğu yapım, herkesin kalbine dokunmayı başaracak türden.

Pokemon ve Digimon kavgasının arasında kaldığım her zamanda seçimim belliydi. Sabahın erken saatlerinde Pokemon izlemek için kalkmak bambaşka bir duygu bile olsa, yaş ilerledikçe Digimon’un daha duygusal yapısı beni kendisine çekmişti. Karakterlerin büyümesi, Digimon’ların konuşabilmesi ve fedakarlıkları inanılmazdı. Pokemon’da konuşamayan sevimli dostlarımızın duygularını unutmuş değilim elbette. Hani illa seçim yapmak zorunda kalsaydım, Digimon kalbimi daha fazla heyecanlandıran isimlerden. Gelin görün ki Pokemon’un bu oyunuyla gaza gelip, tekrar kendimi internette bölümleri ararken bulduğumu itiraf etmeliyim. Sırf Pikachu’nun tripleri bile yeter (Mewtwo’nun askerleriyiz! Reis!)

Yeni Pokemon yapımlarına bir türlü alışamadım. Eski seriler daha duygusal ve çizimler daha gerçekçiydi gözümde. Ash karakterinden de hiç haz almam. Red gibi karizmatik bir isimle tanıştığımdan beri de oyunlar çok daha çekici gelmiştir gözüme. Gönül isterdi ki televizyonda da kendisini görebilelim. Neyse, anılara dalarsak bu yazı bitmez.

Mobil platformlarda Pokemon GO‘yu gördüğümüzden beri tek isteğimiz daha fazla Pokemon yakalamak ve güçlenmekti. Pokemon: Let’s Go ile bu istek iki katına çıkmış durumda. Mobilin yarattığı etkiyle birlikte bir yandan orijinal seri olaya dahil edilirken, bir yandan da RPG elementleri işleri daha da güzelleştirdi. Aslında bu taktik işe de yaradı. Özellikle Pokemon Red, Blue ve Yellow ile birlikte cesur dinamikler hayatımıza girdi. Oynanış formülünde gazımızı iyice aldık.

Pallet Kasabası, tüm Pokemon severlerin tanıdığı mekanlardan. Hikayemiz de burada başlıyor. Kasabanın yeni çocuğu olarak komşu rakibimizle birlikte kendimizi kısa sürede Profesör Oak’ın yanında buluyoruz ve ardından ilk Pokemon’umuzu seçiyoruz. Oynadığımız oyunun versiyonuna göre ilk Pokemon’umuz Pikachu veya Eevee oluyor. Ardından maceramıza başlıyoruz.

Pokemon’umuzla aramızdaki bağ kurulduğu anda kendisine aşık olmamak imkansız. Bu noktada ara sinematikler oldukça kaliteli işlenmiş. Kişisel olarak Eevee’yi Pikachu’ya tercih ederim (ağzını yerim!). Pokemon’umuzu seçtikten sonra kendimizi RPG türünün güzelliklerine bırakıyoruz.

Bölge bölge seyahat ederek gym liderlerinin peşine düşüyoruz ve rozetleri topluyoruz. Tabii rozet toplama işi o kadar kolay değil. Sonuçta pokemon, elementlerin gücüyle hareket ediyor. Her pokemon’un diğer elementteki pokemon’a karşı zayıflığı veya daha güçlü olduğu noktalar var.

En büyük ve tartışma yaratan değişiklik rastgele karşılaşmaların tamamen kaldırılmış olması. Gezdiğimiz haritada pokemon’ları görebiliyoruz ancak onlarla savaşamıyoruz, direkt yakalama işlemine geçiyoruz. Mağaralarda veya uzun otların arasında gezinirken, pokemon’lar üzerimize sıçramıyorlar. Hatta bazıları kaçabiliyor bile. Pokemon GO’nun en büyük ilham kaynağı da burada ortaya çıkıyor. Yakalama eylemi tıpkı mobil sürümdeki gibi ritmik olarak gerçekleşiyor.

Başarılı olursak, pokemon’u maksimum 6 taneden oluşan partimize alabiliyoruz veya Pokemon Box’ımıza koyuyoruz. Kullanılmayan pokemon’ları Profesör Oak’a yollayıp, karşılığında bol bol şeker alabiliyoruz ki bu şekerler, minik dostlarımızı güçlendiriyor. Pokemon yakalarken meyveleri kullanabiliyoruz, böylece koleksiyonu arttırmak mümkün. Bazı pokemon’ları hemen Profesöre yollamamanızı öneririm. Kasabada gezerken belli sayıda pokemon’a sahipseniz, NPC’ler kendi pokemon’larını gücünüzü fark edip verebiliyorlar. Mesela ben Charmander ve Squirtle’ı rastgele gezerken, NPC’lerle konuşarak partime dahil ettim. “Vay arkadaş 75 pokemon yakalamışsın, al bu Charmander’ı güçlendir senin olsun” diyen tip çok.

Her pokemon yakaladığımızda veya biriyle pokemon savaşı yaptığımızda deneyim puanı kazanıyoruz. Savaşlardan ve pokemon yakalamalardan kaçmamaya çalışın. Çünkü gym’de denk geleceğiniz Misty ve Brock gibi elemanların seviyeleri oldukça yüksek. Element olarak avantajda olsanız bile seviyeniz yeterli değilse, tek vuruşta pokemon’unuzu devirebiliyor ve her kaybettiğiniz savaş, oyun içi para kaybına da neden oluyor. İşin güzel yanı yaralanan pokemon’ları iyileştirmek ücretsiz.

Yeni yakalama mekaniklerinin yanında son 20 yıldır beklenen Pokemon RPG’si Pokemon: Let’s Go, Eevee & Pikachu, sıra tabanlı savaş sistemiyle ilerliyor. Bu noktada işler biraz fazla sıradan. Ancak fazlasını da beklemek zaten imkansız gibi. Olur da sizi “zorla” durduracak olan NPC ile kapışmak istemiyorsunuz diyelim, bazı alanlar o kadar dar ki illa o pokemon savaşını yapmak zorundasınız. Pokemon’ları avlamama seçeneği güzel de keşke NPC’lerde de benzer seçenek olsaymış. Bazı noktalarda defalarca aynı tipteki karakterlerle savaşmak, sıkıcı olabiliyor. Hele ki Pokemon Tower bölümüne geldiğiniz an oyundan nefret etme ihtimaliniz bile var.

Aslında Nintendo’nun hedeflediği kitleyi de düşünürsek, bol bol pokemon savaşının kaçınılmaz olması çok normal. Sonuçta hem Pokemon GO’daki deneyime sahip olanlara ulaşmak, hem de diziyi izlemiş olan çekirdek kadroya hitap etmek gerekiyor. Ek olarak pokemon’lar seviye atladıkça, güçlendikçe ve en önemlisi geliştikçe oyundan daha çok zevk alıyorsunuz.

Partnerimiz olan pokemon, her zaman tepemizde oluyor. Dilersek yanımıza ve üzerine binebileceğimiz başka bir pokemon’u da seçebiliyoruz. Partner pokemon’umuza kimi zaman ilgi göstermek de gerekiyor. X veya Y tuşuna basarak, minik dostumuzun başını okşayabiliyor, yemeğini yedirebiliyoruz. Ayrıca hem pokemon’umuza hem de kendimize uygun birçok kostüme sahibiz. Kostümlerin dışında pokemon’larımızın isimlerini değiştirmek de mümkün. Hikayede ilerledikçe farklı kostümlere ulaşabiliyoruz veya paramızın yettiği kadarını satın alabiliyoruz.

Savaş mekaniklerinde zehir ve felç geçirtme güçleri bayağı can yakabiliyor. Her duruma uygun tıbbi malzemelerimiz var ve bazılarını satın alabiliyoruz. Böyle durumlarda özellikle partner pokemon’unuzun belli avantajları var. Bazen ciddi hasarlardan gücü olmasa bile kaçabiliyor veya canı çok hızlı azalsa bile kafasında çıkan minik kalp ile mücadeleye devam etmek istediğinin sinyalini veriyor. Bu tarz minik dokunuşlar, oyunu maksimum derecede sevimli hale getirmiş.

Pokemon GO’ya fazlaca zaman ayıranlar, Let’s Go’ya kesinlikle bayılacaklar çünkü yeni nesil pokemon’larınızı oyuna dahil edebiliyorsunuz. Yani olur da yakalama kısmında zaman harcamak istemiyorsanız, transfer seçeneği her zaman var. Ayrıca istediğimiz zaman bir arkadaşımızı oyuna dahil edebiliyoruz. Bir pokemon’u yakalarken ikincisini arkadaşımızın sersemletmesini isteyebilir veya savaşlarda yardım çağrısında bulunabiliriz.

Oynanış kısmında özellikle başlarda kesemediğimiz çalılar veya üzerinden atlayamadığımız çeşitli engellerle karşılaşıyoruz. Hikayede ilerledikçe ve doğru NPC’lerle konuştukça, partner pokemon’umuz çeşitli özel güçlere sahip oluyor. Bu özel güçler pokemon savaşlarında değil, ulaşamadığımız noktalara erişmemiz kısmında işe yarıyorlar. Olabildiğince her NPC ile konuşun ve onlara yardım edin. Bazıları ipucu verirken, bazıları savaş sırasında kullanabileceğiniz tıbbi eşyaları ödül olarak sunuyor.

20 yıl önceki oyunu kullanıcı dostu haline getirmek güzel bir taktik ancak kontrol mekanizmasındaki kusurları, kimi zaman insanı çileden çıkartabiliyor.

Sonuç olarak Pokémon: Let’s Go, Eevee ve Let’s Go, Pikachu, her şekilde saatlerce oynayabileceğiniz ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yığınla savaşı gerçekleştirebileceğiniz oyunlardan. Nostalji sevenlerdenseniz eski mekanların güzelleştirilmiş grafikleriyle harmanlanan sevimli müzikleri sizi mutlu edecektir. Hikaye Pokémon Red, Blue ve Yellow’un remake’i kafasında da olsa seriyi seviyorsanız, şimdilik daha iyisini bulamazsınız.

South Park: The Fractured But Whole (Nintendo Switch) İnceleme
Ceyda Doğan Karaş
86 doğumlu. Evli, mutlu, Tauren'li. Star Wars, Doctor Who, Yu-Gi-Oh ve Blizzard delisi. 93'ten beri video oyunlarıyla fazla uğraşıyor ve hayatı onların üzerine şekilleniyor. Korku, macera, psikoloji kitap ve animelerine bayılıyor. Koyu Beşiktaş taraftarı ve cosplay organizatörü. Ayrıca cosplay, vazgeçemediği hobilerinden sadece birisi.

The Game Awards 2018’in Kazananları Belli Oldu

Previous article

Crash Team Racing Nitro-Fueled Çıkış Tarihi Belli Oldu

Next article

You may also like

More in İnceleme