- 33paylaşım
- 33Facebook
- 0Twitter
Ah ah Uncharted’ı ne de çok severim. Nathan’a hastayım, her oyununa da bayılırım. O sakarlığı, esprileri falan derken karakterin hikayesine de ayrıca hayranım. Sevgili Tomb Raider, yeni bir evrene adım attığından beri benzer duyguları yaşatmaya başladı. Hali hazırda birçok oyuncu da muhtemelen benim gibi düşünüyordur. Hatta Shadow of the Tomb Raider‘dan hemen öncesinde özellikle Rise of the Tomb Raider zamanı bu tarz yorumları çok gördük. “Yeni Tomb Raider, bayağı Uncharted serisi gibi olmuş. Gerek dinamikler, gerekse mekan tasarımları derken birçok detay birbirini tamamlıyor gibi.” Bunlar sizi korkutmasın, zira bazı oyunların dinamikleri son derece başarılıysa ve sizi de oynanış namına tatmin ediyorsa, gerisini çok kurcalamayın. Hikayenin tadını çıkartın.
Hikaye
Eidos Montreal, Lara Croft’un başlangıç öyküsünü sonuna kadar zorlayarak son aşamada elinden geleni yapmış ve Shadow of the Tomb Raider isim etiketinde bize bir kahraman sunmaya çalışmış.
Shadow of the Tomb Raider, daha agresif ve sert hatlara sahip Lara’yı öne çıkartıyor. Trinity’nin babasının ölümünden sorumlu olması, Lara’yı daha zorlu hale getirmiş. Hırsı ise onun en güçlü ama bir yandan da en zayıf özelliği. Hatta Trinity’nin her seferinde iki adım ilerisinde olan Lara, bu hırsı yüzünden Maya kıyametini getirecek kadar dikkatsiz davranmasına neden oluyor. Trinity’nin yıllardır peşinde olduğu hançer, Lara’nın yardımıyla kıyametin kapılarını aralıyor. İşte hikayemiz de tam olarak bu şekilde ilerliyor. Lara olarak amacımız doğal afetler karşısında hayatta kalmaya çalışırken Trinity’nin planlarını bozmak ve kendi pisliğimizi temizlemek.
Eidos Montreal’ı karakter analizi bakımından tebrik etmek lazım. Zira oyunun hikayesi bize Lara’nın sadece saf hallerini göstermiyor, aynı zamanda karanlık tarafını da öğreniyoruz. Daha ilginci oyunun hikayesini tamamlamak bile Lara’nın tam olarak nasıl bir kadına dönüştüğünü anlatamıyor. Lara’nın Rise of the Tomb Raider’daki kendinden emin tavırları, çaresizliğe dönüşmüş durumda ve bu da hikayenin nasıl şekilleneceği konusunda soru işaretlerinin belirmesine neden oluyor.
Serinin duygusal anlamdaki en güzel ismi hiç kuşkusuz Shadow of the Tomb Raider olmuş. Spoiler vermeden örnek verecek olursam; oyunun ortalarına doğru bir sinematik araya giriyor ve Lara’nın “gerçek anlamda” hissettiği nefreti görebiliyoruz. İşte o anda Lara, gözyaşlarına boğuluyor ve sesindeki titreme, içindeki insansı duyguların stresle bütünleştiğinde nelerin doğurabileceğini oyuncuya mükemmel şekilde yansıtıyor. Açıkçası her oyunun karakteri, herkesi kolay kolay etkileyemez ancak Lara, Shadow of the Tomb Raider ile kendisine hayran kalmamızı sağlıyor.
Görevler ve Patiti’nin Güzelliği
Oyunun ana hikayesi Patiti’de geçiyor ve sık sık kendimizi, ormanlık alanlarda hayatta kalmaya çalışırken buluyoruz. Eidos Montreal’ın Deus Ex zamanında yaptığı gibi şehir, tüm maceranın başladığı merkez konumunda. Her şekilde görevler tamamlandığında kendimizi Patiti’de buluyoruz ve sonrasında ormana dalıyoruz.
Paititi’nin temel mücadelesi Kukulkan Kültü. Kentin kontrolünü elit bir yönetici olan Unuratu ele geçirmiş durumda ve aynı anda Lara gibi Maya eserlerinin peşindeler ancak bu sorunun yanında gizli şehirdeki toplulukta birçok insan, günlük mücadelelerinde yardıma ihtiyaç duyuyorlar. Paititi’ye yapılan her geri dönüş ziyaretinde bizi çözülmesi gereken şifreler, çocuklarının avcılık eğitimlerine yardım etme ve hatta şehrin son cinayetini çözmek gibi yeni yan görevler bekliyor.
Bazı yan görevler, ana hikayeden fazlasını sunabiliyor ancak genel anlamda kendilerini tekrar eden dinamiklere sahipler. Patiti, 2013 Tomb Raider reboot ve Rise of the Tomb Raider sonrasında aradığımız bölgelere sahip. Patiti hayatla iç içe ve kalabalık, atmosfer namına da oldukça etkileyici. Lara her ne kadar vahşi doğada hayatta kalmaya çalışırken zorlu mücadeleler verse de Patiti’ye döndüğünde etrafındaki insanlara ve kültüre daha yakından bakıyor, onlara alışıyor ve tanımaya çalışıyor. Biz de bu güzellikten nasibimizi alıyoruz.
Tüm güzelliklerin yanında Patiti, talihsizliklere de sahip. Lara, Patiti halkını korkutucu bir tarikatın elinden kurtarmaya çalışıyor. Unuratu, güçlü bir lider ve oyunun hikayesi, açık şekilde Patiti’nin yardıma ihtiyacı olduğunu yüzümüze vuruyor. Bu noktada yan görevleri yapmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Bir yandan Patiti kültürünün geleneksel kıyafetini giyerek ona karşı yükselebilirsiniz, bir yandan farklı hikayelere dalış yapabilirsiniz.
Zorluluk
Oyunda 4 zorluk derecesi mevcut. Smart and resourceful: Düşmanlara hedef alırken yardım aldığımız “aim assist” açık. Bol bol mermi kutusuna denk geliyoruz. Ayrıca düşmanlarımızın canları ve verdikleri hasar az. Etrafımızı keşfetme kısmında gitmemiz gereken nokta ipucu olarak beliriyor. Kamplar rahat görünebilsin diye parlatılmış durumda. Bulmaca kısmında ise Lara, direkt olarak ne yapmamız gerektiğini anlatıyor. Etkileşime geçebileceğimiz eşyalar, “survival instincts” kullandığımızda parlıyorlar. Rite of passage: Oyunun normal modu. Mermi kutuları biraz daha nadir ve düşmanlarımızın canları da zorluk derecesine oranla daha normal. Keşif kısmında her şey biraz daha zorlu ve kamplar parlatılmadan bulunmayı bekliyorlar. Bulmaca zorluğunde ise Lara, daha az ipucu veriyor. Survival instincts kullanırken eşyalar kolay moddaki gibi parlıyorlar. Ayrıca mekaniklerde bulmacaları daha hızlı çözmemiz gerekiyor. One with the jungle: Adından da anlayacağımız üzere ormanda bizi bekleyen “zorlu” tehlikeleri işaretleyen mod. Zor modda oynamaya çalışmak demek, düşmanların canlarının artacağı, daha fazla hasar verecekleri ve survival instincts ile onları göremeyeceğimiz anlamına geliyor. Ayrıca Lara’yı daha hızlı buluyorlar. Keşif kısmında yolumuzu işaretleyen ipuçları ortadan kalkıyor ve hiçbir şekilde survival instincts kısmı da bize yardımcı olamıyor. Kamplar aydınlatılmamış durumda. Bulmacalarda Lara, ipucu vermiyor. Zaman mekaniğinde kolay ve normal moda oranla her şey çok daha hızlı ilerliyor. Son olarak bulmacalarda survival instincts kullanamıyoruz.
Deadly obsession: Gerçek Tomb Raider deneyimi olarak düşünülen ve oyunun “en zor” modu olarak adlandırılan bu modda, dövüş anında canımızı arttıramıyoruz. Mermi kutuları oldukça nadir. Düşmanların canları artarken, daha fazla hasar veriyor ve Lara’yı kolayca buluyorlar. Zor moddaki gibi survival instincts ile düşmanları göremiyoruz. Bu modun keşif kısmı survival instincts’e tamamen kapalı. Artık bahtımıza ne çıkarsa durumu. Kamplar belli olsun diye oyunun sağladığı “parlatma” durumu bu modda geçerli değil. Hatta kampı kullanabilmek için gerekli malzemeye ihtiyacımız var, hani yoktan ateş yapmak da yok. Daha güzeli oyunu, sadece kamp alanlarında kaydedebiliyoruz. Bu moddaki bulmacalarda Lara, hiçbir şekilde ipucu vermiyor. Survival instincts işe yaramıyor. Zaman mekaniği ise diğer modlara oranla çok daha kısa.
Oynanış
Shadow of the Tomb Raider, Lara’nın dövüş anlamında evrimleştiğini de gözler önüne seriyor. Peru ormanlarında dolaşırken Lara, tıpkı bir yırtıcı gibi davranıyor. Önceki oyunlarda savaş senaryoları genelde gizli başlardı ve fazla gürültü yapmak, genelde bizi ölüme sürüklerdi. Ancak Shadow of the Tomb Raider için bu durum geçerli değil. Sinsi olmanın yanında yeri gelince ortalığı aleve vermek de bir çözüm.
Gizlilik anlamında Lara, daha fazlasını yapabiliyor. Kendisini çamurla kaplayabiliyor, çalılarda ve uzun otlarda pusuya yatıyor, ağaçlardan halatlarla düşmanlarını asabiliyor. Hatta ölü bedenleri zehirleyip, diğer düşmanların bundan nasiplenmesini sağlayabiliyor. Bubi tuzakları da işin tuzu ve biberi.
Shadow of the Tomb Raider, en keskin geçişlere sahip isim. Şöyle ki Lara’nın gezip görmesi gereken birçok mekan mevcut ve tabii ki her bastığı yer çökecek veya kendisine zorluk çıkartacak. Lara’nın hareket kabiliyetlerinin bu noktada oldukça hızlı olması gerekiyor. Tırmanma baltamızın yanında doğru zamanda çengelimizi takmak, halatımızla sarkmak ve karşıya geçerken de doğru hızda sallanıp, zıplamak çok önemli. Yeni Lara, çok atletik değil ancak çok enerjik ve vücut hareketleri de keskin. Bu noktada Shadow of the Tomb Raider, Görevimiz: Tehlike kafasında ilerliyor ve kendimizi tırmanılması zor yerlerde bulabiliyoruz.
Shadow of the Tomb Raider, ilk iki oyunun rafine edilmiş hali ve yapımcı firma da bu konuda iyi çalışmış. Bol bol iyileştirmeler var ve özellikle bu noktada mezarlar hayranlık uyandırıyor. Bulmacalar, özel paralar derken bulunabilecek birçok eşya mevcut. Asıl hayal kırıklığı ise bu mezarların hala iki oyundaki fikirleri barındırması yani farklı bir şey yok.
Oyun, bazılarınıza kolaymış gibi görünebilir ancak kesinlikle değil. Zorluk derecelerine baktığımızda kolay mod bile belli noktalarda can yakıyor. Tabii zorluk derecesinin yanında ufak tefek bug’lar da oynanışınızı etkileyebiliyor. Zorluk dereceleri aynı zamanda oyundaki ilerleyişi de etkiliyor. Bazı eşyaları veya kostümleri bulmaya çalışırken zamanınızın çoğunu minik bir göreve harcayabiliyorsunuz.
Lara’nın Tomb Raider’a dönüşmesinde hikaye namına eksik detaylar var. Lara’nın kişisel ilerleyişi o kadar hafif ki, geleceğe dair daha fazla gelişme olduğunu düşünmemek imkansız. Crystal Dynamics’in Rise of the Tomb Raider zamanında belirttiği gibi, şu anda bile Lara’nın en az iki oyuna daha ihtiyacı var.