Dragon Ball serisinin en tatlı zamanlarına hayat veren Dragon Ball Z: Kakarot, nostalji yapmak isteyenlere enfes dakikalar sunuyor. Bandai Namco‘nun oyunlarına hakimseniz zaten sizi nelerin beklediğini az çok biliyorsunuz. Bazı yapımlarda muazzam iş çıkartsa da kimisinde eleştiri oklarının hedefi haline gelen firma, “en azından bazılarımızı” mutlu edecek adımları bu sefer atmayı başarmış. Ancak her zaman olduğu gibi işin eğrisini doğrusunu masaya yatırmak şart.
Dragon Ball Z: Kakarot Grafik ve Ses
Dövüş oyunlarının gamepad taraftarı olduğunu hepimiz biliyoruz. Durum böyle olunca PS4 PRO bu oyun için leziz bir seçim oldu. Oyunun geliştirilme aşamasında kullanılan Unreal Engine 4 ise diğer güzelliklerden. FPS hızı dövüş merkezli anlarda bile 30’a kilitlenmiş. PS4 PRO söz konusu olduğunda tabii kalite farkı anında ortaya çıkıyor. Daha sabit kare hızı ve daha yüksek çözünürlük veriliyor, ancak HDR desteğinin olmadığını belirteyim.
Oyun, bolca anime havasını yansıtmak için elinden geleni yapmış. Buna animedeki duruşlar ve geçişler de dahil. Goku, Gohan, Piccolo, Vegeta gibi ikonik karakterleri tekrar görmek inanılmaz bir his. Karakter modellemeleri son derece başarılı, ancak ortam ayrıntıları fazla eksik. Ana görevler dışında yan görevlere odaklanmak bile istemiyorsunuz. Zira ana görevdeki sahnelerin çoğu birebir animeden alınmış. Bayağı animeyi kendi kontrolünüzde takip ediyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu da doğal olarak sizi biraz oyun hissiyatından uzaklaştırıyor. Şöyle ki oyun, animeye tekrar hayat vermiş hissiyatına sahip. Bir noktada oturup birkaç dakika sadece izliyorsunuz.
Bütün önemli sahneler tamamen seslendirilmiş. Hem Japonca hem de orijinal İngilizce seslendirmeler mevcut. Daha küçük sahnelerde ise sadece konuşma baloncukları ve onlara eşlik eden “onaylama, gülme, sinirlenme” gibi duygulara tepki seslerini duyuyorsunuz.
Dragon Ball Z: Kakarot Oynanış
Dragon Ball Z: Kakarot, yarı açık dünya elementlerine sahip. Bir noktada bu hissiyatı çok iyi yansıtıyor, ancak boşluk kısmını bir türlü dolduramıyor. TPS ve RPG türünü bir araya getiren oyunda hikaye izin verirse belli bölgelere geçiş yapabiliyorsunuz. Hikayede ilerledikçe Z orb’ları topluyorsunuz ve bu arkadaşlar karakterleri güçlendiriyorlar. Her yeni karakterle yolunuz kesiştiğinde ise onları “kısmen” partinize alıyorsunuz. Ancak parti kısmı daha çok “community” olarak ilerliyor ve “Soul Emblem” ismiyle biliniyorlar. Amblem olarak oyuna dahil olan karakterler, community board kısmına yerleşiyorlar ve size çeşitli bonuslar kazandırıyorlar. Mesela Goku, Z-Fighter panosuna liderlik eder. Her amblemin her community board türü için ayrı istatistikleri vardır. Gohan amblemi Z-Fighter panosunda daha fazla seviye ile başlarken, Chi-Chi gibi biri Yemek kategorisinde ekstra seviyelere sahip. Karakterler oyuna dahil oldukça o panoların seviye atlaması içim amblemlerini yüksek olan istatistiklerine göre community board’a yerleştirirsiniz.
Her Dragon Ball hayranı, oyundaki gelişmeleri anında kavrayacaktır. Burada seriye hakim olmayanlar için “okuyacak çokça içerik var” demek. Bir pano yeterince yüksek seviyeye ulaştığında, kontrol edilen karakterin kazanacağı parayı, yiyecek etkisi süresini ve diğer bonusları arttırmaya yardımcı olur ki bazı savaşlar gerçekten zor. Bonuslara her türlü ihtiyacınız olacak. Öylesine karakterinizle uçarken denk geldiğiniz NPC’lerle konuşmaya özen gösterin, böylece onları community board’unuza ekleyebilirsiniz.
Dragon Ball, oyunun ana teması. Her birini tek tek toplamak isteyebilirsiniz. Toplayın ve eski düşmanlarla tekrar dövüşmek adına dileğinizi yerine getirebilirsiniz. Ancak onları toplamak ve dileğiniz için zaman genelde sınırlı oluyor. Bunun yararı ise dövüşüp, yendiğiniz karakterlerin “soul emblem”lerini elde edebilirsiniz. Bu da tablolarınızda size ekstra bonus kazandıracaktır.
Dragon Ball Z: Kakarot Dövüş Sistemi
Kakarot’ta dövüşmek kolay, ustalaşmak zor. Küçük savaşlar veya en azından yarı açık dünyada denk geldiğiniz düşmanları ezici güçle yeniyorsunuz, ancak bazıları strateji gerektirebiliyor. Her seride olduğu gibi gücünüzü “Ki”den alıyorsunuz. Savaşlar kimi zaman gerçek zamanlı olarak gerçekleşir ve Ki de o zaman için otomatik olarak şarj olur. Bazılarında ise sizin bu eylemi gerçekleştirmeniz gerekir. Özel güçleri kullanmak, genelde kolaydır ancak zamanlamasına da dikkat etmek gerekir. Mesela Kamehameha, aslında kolay kaçılabilecek bir saldırıdır ancak düşmanı yere serdiğinizde veya sersemlettiğinizde kullanırsanız, muazzam hasar verebilirsiniz.
Aynı zamanda düşmanın saldırılarını engelleyebilirsiniz, ancak sıfır hasar almanız neredeyse imkansızdır. Fazla savunma yapmak, bir noktada karakterinizi yorar ve Ki gücünüz düşerse, her türlü saldırıya açık hale gelirsiniz.
Biraz da Açık Dünya
Dövüş dışında oyunda yapılacak başka aktiviteler de var. Karakterinize kuyruk bağlayıp balık tutmak, stat arttırıcı yemekler için malzeme toplamak, en iyi yemekleri elde etmek için aşçılara gitmek gibi. Yemek pişirme konusu birçok açık dünya oyununda zaten eğlencelidir ve trend olduğu konusunu da unutmamak gerek. Kakarot için de bu durum geçerli. İster kullanırsınız, isterseniz es geçersiniz. İşinizi kolaylaştırır, orası ayrı ancak mecbur da değilsiniz. Ayrıca ana hikaye dışında karakterlerinizin seviyesini arttırmak isterseniz, çeşitli noktalardaki eğitim alanlarına uğramanız yeterli. Hazır hikaye demişken, direkt ilerleyen hikayeden hoşlanmayanlar için harita her zaman bağlanmış ve yan görevleri isteğe bağlı olarak gösterir. Yani kafanıza göre takılabilir ve hikaye öncesinde karakterinizi güçlendirmeye uğraşabilirsiniz.
Online kısım, muhtemelen “her oyunun” olmazsa olmazı. Multiplayer olsun, başkalarıyla kapışayım mantığı her zaman orada olacak. Olur da Saiyan dövüşlerini çevrimiçi arayanlardansanız şimdiden uyarayım, başka yerlere bakmanız gerekiyor. Kakarot için internet bağlantısına ihtiyacınız yok. Oyun, tamamen tek kişilik ve hikaye tabanlı olarak ilerliyor. Daha açılışta bile Dragon Ball Z’in orijinal anime intro’sunu oyun grafikleriyle görüyorsunuz. Hikayeye odaklandığı için animedeki gibi saga olarak ilerleyen oyuna daha fazla DLC geleceği de söyleniyor. Bunlarla birlikte hikayeyi oyunda izlemek, karakterleri tıpkı animedeki gibi kontrol etmek serinin hayranları için oldukça tatmin edici. Ancak gerçekçi olmak gerekirse eksikleri ve çevre boşluğu çoğunuzu rahatsız edebilir.
Dragon Ball Z: Kakarot Satın Almaya Değer Mi?
Dragon Ball Z: Kakarot, her Dragon Ball Z hayranına hitap ediyor. Animenin ikonik anlarını oyun içinde fotoğraflarla görmenin dışında kendisiyle deneyimlemek çok tatlı bir his. Elbette bu anlar, bazen sıkıcı boyutlara ulaşabiliyor. Konuşma balonlarını hızla geçmek ve konu DBZ olunca bir an önce aksiyona dalmak isteyebiliyorsunuz. Bunların dışında komedi bug’lar da söz konusu olabiliyor. Mesela ana göreve hemen devam etmek istemediğinizde yan görev için haritalarda gezinirken, ana görev ambleminin kaybolması ya da yendiğiniz karakterlerin aniden hiçbir şey olmamış gibi ayaklanması. Basit bir örnekle devam edeyim: Oyunda Raditz’in hikayeye dahil olduğu kısımda (bayağı uğraştırıyor arkadaş), temiz pataklama ardından Goku ve Krillin arasında duygusal bir konuşma geçer. Ama o da ne?! Raditz, bu konuşmanın tam ortasında ayaklanır. Bu ve benzeri grafik bugları, oyunun havasını kaçırabiliyor ancak sürekli orada değiller. Muhtemelen gelecekte çeşitli yama ve DLC’ler sonrası oyun tamamen kendine gelecektir.
Sadece ana hikayeye odaklanırsanız 30 – 40 saatte oyunu tamamlayabilirsiniz. Aradaki 10 saat sinematikleri izlememek, konuşma balonlarını hızla geçmek veya hiç yenilmemek gibi konuları içeriyor. Temizinden size 35 saat civarı sunduğu kesin. Diğer tarafta oyunu, 25 saatte bitiren de var. Ancak her hayvanı avlamak, her yemek tarifi için sağda solda uçmak, bütün eğitimleri tamamlamak, yan görevleri kovalamak derken %100 bitirmek isterseniz, 100 saate yakın bir oyun deneyimi sizi bekliyor.
Kısacası eğer bir Dragon Ball hayranı iseniz oldukça beğeneceksiniz, ancak diğer tarafta geç gelen grafik kaplama sorunları, ufak tefek teknik bug’lar derken canınızı sıkabilecek sorunlara da hazır olmalısınız.
Hearthstone: Descent of Dragons İnceleme