Londra maceramızın en önemli ayağına hoşgeldiniz: Ashraf Ismail. Assassin’s Creed IV: Black Flag’den tanıdığımız oyun direktörü, bu sefer Assassin’s Creed Origins ile karşımıza çıkıyor. Biz de boş durur muyuz, hemen animus teknolojisi dahil merak edilen birçok soruyu sorduk. Ayrıca oyuna özel gerçekleştirilen etkinlikten birkaç özel sahneyi de videomuza iliştirmekten geri kalmadık.
Assassin’s Creed Origins (AC Origins), bizleri çok uzak bir geçmişe sürüklüyor. Ubisoft, gerek oynanış dinamikleri, gerek kontrolleri ve gerekse hikayesiyle AC evreninde bizi ilginç bir maceraya götürüyor. Peki Ubisoft, geçmişten ders almayı başarıp Assassin’s Creed Origins’i ne kadar farklılaştıracak? Bu sorunun cevabını aşağıda veriyoruz. Ubisoft’un Londra ofisine gitme şansını yakaladığımız günden beri Assassin’s Creed Origins’i oynayalım, izlenimlerimizi aktaralım diye çıldırıyoruz sevgili okur. İşte o gün, bugündür! 27 Ekim tarihinde bizlerle buluşacak olan oyunumuz, kardeşlerinden farklı. Bu yüzden kontrol kısmına alışmanız biraz zamanınızı alacak. İşin teknik kısmından önce gelin biraz geçmişe bakalım.
Yolculuğumuz bizi Antik Mısır’a götürüyor. Muazzam manzarasının ardında gizli kapaklı dönen savaşları konu alan oyunumuzda, iktidarlık konusu ağır basıyor. Hatta Assassin’s Creed, bu oyunda biraz daha karanlıklar ardında kalarak, işlerini tamamlamak niyetinde. Nil Nehri’ni ziyaret ediyor, piramitlere girerek tehlikeli bulmacaları çözüyor ve tabii ki doğada bize düşman birçok vahşi hayvanlarla kapışmamız gerekiyor. Önceki AC oyunları gibi devasa binaları unutun çünkü Antik Mısır’dayız. Hani nerede gizlilik dediğinizi duyar gibiyim. Var, merak etmeyin ancak öyle ahım şahım değil. Yine işlerimizi gizlilik üzerine odaklıyor veya dövüş dinamiklerinin getirdiği eğlenceli aksiyonların tadını çıkartabiliyoruz.
Yeni kahramanımızın adı Bayek. Tabii onun biricik eşi Aya‘yı da unutmamak gerek. Bayek, bir medjay, hatta son medjay. Medjay, Mısır asker üyesi ve çöl izciliği yapan bireyler. Bu arkadaşlar, Kleopatra’nın yükselmesiyle birlikte zamanla ortadan kayboluyor. Burada çeşitli iç çekişmeler ve değişen dengeler ile ortadan kaybettirildiğini ve Bayek’in son medjay olarak hayatına öyle devam ettiğini söyleyebiliriz. Bayek ve eşi Aya’nın aralarında geçen diyaloglar kimi zaman çok eğlendiriyor. Tabii bu durum, oyunun havasını hiçbir şekilde etkilemiyor. Aksine daha da eğlenceli hale getirdiğini itiraf etmek gerek. Spoiler olmaması adına oyunun hikayesinden herhangi bir detay vermeyi planlamıyorum. Bu yüzden işin yeniliklerine odaklanmak daha etkili olacaktır. Bayek olarak birçok silahı kullanabiliyoruz. Buna yay, mızrak, khopesh, kalkan dahil. Ek olarak tabii ki Hidden Blade’imiz de mevcut. Bu kadar silahın yanına adeta radar görevi yapan biricik kartal dostumuz Senu‘yu da unutmamak gerek. Senu, tıpkı Ubisoft’un diğer oyunlarından biri olan Ghost Recon Wildlands’in drone sistemini kullanmış gibi duruyor. Hatta belki biraz abartmak gibi olarak ancak Ubisoft AC Origins’te, diğer oyunlarından örnekler alarak bir şeyleri rayına oturtmaya çalışmış. Ayrıca dip not: aldığımız bilgiye göre oyunun haritası Wildlands kadar büyük olmayacak ancak onun kadar dolu olacak. Tabii oyunun tamamını oynamadan bu bilgiyi doğrulamak, şimdilik zor.
Dayanamayıp Ashraf Ismail‘e animus teknolojini sormaktan geri kalmadık. Bir süredir AC serisi daha hikayeye odaklanıyor ve filmdeki gibi farklı bir animus’a denk gelemiyoruz. Eğer aldığımız cevap doğruysa veya oyunun sonlarına doğru, sağ gösterip sol vurulmazsa ne yazık ki yine animus göremeyeceğiz. Tabii bu durum, gelecekte başka bir şeylerin ortaya çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Mesela Bayek tam olarak kim, neden bu kadar geçmişe gittik ve asıl önemli olan Bayek’in DNA’ları izi günümüzde kiminle bir araya getirecek? Kafamızda deli sorular.
Konuyu fazla dağıtmadan oynanış kısmına da giriş yapmak gerek. TPS bakış açısına sahip olan AC Origins, savaş kısmında Bayek’in vücut hareketlerini oldukça başarılı yansıtıyor. Her silahı farklı bir şekilde kullanan ve sürekli aynı hareketlere sahip olmayan Bayek, istediği zaman atını çağırıp, bizim belirlediğimiz ulaşım noktasına otomatik de gidebiliyor. Bu da atı otomatiğe alın, kahvenizi kapın ve manzaranın tadını çıkartın demek. Manzara demişken, oyunun atmosferi inanılmaz. Özellikle kum fırtınası detayları, güneşin doğuşu ve batışı derken kendinizi yüksek bir tepede çay içerken hayal etmenize neden olabilir. Tamam, kum fırtınasında çay içilmez de konuyu anladınız. Çay önemli!
Oynanış kısmını merak edenler, spoiler olmadan yukarıdaki videoyu izleyebilirler. Biraz noob’luk yaptık ancak her türlü eğlenmeye ve olabildiğince detayları size göstermeye çalıştık.
Not: Su aygırı görürseniz kaçın, tek atıyor adiler!
Ubisoft’un Londra Ofisinde Far Cry 5 Oynama Keyfi