- 19paylaşım
- 18Facebook
- 1Twitter
Marvel ve DC arasında kavga bitmek bilmez. Marvel’ın renkli dünyasının yanında DC, ne yazık ki sinema tarafında oldukça geri planda kaldı. Hem dizi, hem de filmleri takip edenler genelde DC’nin dizi tarafında, Marvel’ın ise sinema tarafında öne geçtiğini savunur. Aslında iki tarafında çok başarılı yapımlar olduğu kadar sıkıcı detayları da unutmamak gerek. Kimi zaman sulu esprileriyle zirveyi kapan Marvel filmleri, DC’nin karanlığında kaybolabilir. Bu, tamamen kişinin oyuncuya ve hikayeye olan hayranlığına bağlıdır. Biz, işin zevkler ve renkler kısmını kenara bırakıp göz önüne çok da sokulmayan Black Panther filmine odaklanalım.
Black Panther, Marvel’ın sevilen karakterlerinden biri ve hikayesini de kişisel olarak pek severim. Diğer isimlere göre biraz gölgede kalsa da karizmatik görünüşü, birçoğumuzun dikkatini çekmiştir. Tamam kabul, benim dikkatimi çekti. Panter yani hani, kostümü bile yakışıklı adamın. İlk çıkışı 1966 yılında Fantastic Four Vol. 1 dergisinin 52. sayısındaydı. İtiraf ediyorum ki Black Panther filmini hiçbir beklentim olmadan izledim. Filmin oldukça kötü çıkacağını hatta muhtemelen yarısında uyuyakalacağımı düşündüm. Kısmen ciddi anlamda sıkıldığım noktalar da mevcuttu ancak hemen hevesinizi kaçırmamak adına biraz ortamı yumuşatalım.
Filmin konusu
Filmde T’Challa, Wakanda Kralı olan babasının ölümünden sonra tahta geçmek ve kral olarak hakkı olan yerini almak için izole, teknolojik olarak ileri Afrika ulusuna geri döner. Ancak güçlü bir eski düşman ortaya çıkınca, Wakanda’nın ve tüm dünyanın geleceğini tehlikeye atacak bir çatışmanın içine çekilince T’Challa’nın ve Black Panther’in kral olarak azmi test edilir. İhanet ve tehlikeyle karşı karşıya kalınca, genç kral tüm müttefiklerini toplamalı ve düşmanlarını yenmek, halkının ve yaşam tarzlarının güvenliğini emniyete almak için Black Panther’in tüm gücünü ortaya koymalıdır.
Olay da teknolojiyi korumak ya, film bu kısımda daha çok geleneklerinin ardında gizlenmiş kabileyi örnek alıyor. T’Challa ise kafasındaki soruların cevaplarını ararken, bir yandan da babasının geçmişteki hatalarını tekrar etmemek adına kendi içerisinde çatışıyor. Ya başarılı bir kral olmalı ve halkının istediğini yapmalı ya da kaynaklarını tüm dünyayla paylaşmalı. Tabii iki şekilde de arada kalan T’Challa, sayılı güvendiği insanlarla kendi yolunu çizmeyi planlıyor.
Sıkıcı politika, tahmin edilebilir olaylar
Filmin en kötü kısmı, muhtemelen sizin de ön görmüş olabileceğiniz gibi tahmin edilebilir olaylar örgüsünün olması. Süper kahraman filmlerinin çoğu böyledir zaten. Bu kısımda artı mı eksi mi düşünsem bilemedim. Andy Serkis’in hayat verdiği Ulysses Klaue karakteri, birçok Marvel filminde olduğu gibi fazla yavan durmuş. Serkis’in oyunculuğundan şüphemiz yok ve hatta haddinden fazla iyi adam ancak sıkıntı, karakterin yetersiz olması. Marvel, kötü adam konusunda karakterilerin geçmişine dayalı detayları pek öne çıkartamıyor. Bu duruma alışınca Klaue karakterini kısa sürede gözden çıkartıyorsunuz. Kötü adam işte ya belli yani başına gelecekler kafasında takılıyorsunuz.
Sıkıcı politika konusuna da değinmek lazım. Filmin konusu kısmında yazdığım üzere elimizde geleneklerine bağlı kalması gereken genç bir kral var. Babasını koruyamamış (Captain America: Civil War) ve onun suçluluk duygusuyla boğuşurken, bir yandan da babası dahil önceki kralların çok uzun süredir saklamayı başardığı Wakanda’nın teknolojisi kısmı, modernlikten çok uzak. Kral olabilmesi için kendisini halkına kanıtlamak zorunda ancak bir yandan da gelenekleri sürdürmek de gerekiyor. Oyuncak gibi paso gücünü kanıtlama yolunda ilerleyen T’Challa’ya, bir sağdan bir soldan vuruyorlar kısacası. Adam folloş oluyor ama yine ayağa kalkıp dövüşüyor falan, helal olsun valla. Canı sıkılan da meydan okuyor adama, yok efendim taht benim hakkım, ay valla olmaz ben oturacağım durumları var ortada. Meydan okuyabilenler de krallık soyundan gelenler. E durum böyle olunca filmin gidişatında elbet kim kazanacak veya filmde zaman geçsin diye nasıl kurgu işlenecek çok rahat anlayabiliyorsunuz.
Afrika kültürüne yedirilmiş bilim kurgu
Filmi birazcık gömdüğüme bakmayın. Marvel, aksiyon konusunda hemen hemen her filmde izleyiciye istediğini verir. Bu filmde de benzer durum söz konusu. Black Panther’ın belli uzaklıktaki dövüş kısımları CGI diye bas bas bağırıyor tabii ancak diğer noktalarda da savaş sahneleri olsun veya eşsiz güzellikteki manzaralar olsun, film adının hakkını veriyor. Wakanda için kullanılan efektler oldukça etkileyici detaylandırılmış. Sokaklar, araçlar, özellikle kostümler ve türlü türlü silah teknolojileri derken, Afrika kültürüne yedirilmiş bilim kurgu aslında başarılı şekilde öne çıkartılmış. Filmde de daha çok bu kısım zorla gözümüze sokuluyor. Wakanda halkı, birazcık yerden yere vuruluyor ancak sahip oldukları teknoloji aslında yadırganmayacak cinsten.
Filmin oyuncuları arasında; Chadwick Boseman (T’Challa / Black Panther), Michael B. Jordan (Erik Killmonger), Lupita Nyong’o (Nakia), Danai Gurira (Okoye), Martin Freeman (Everett K. Ross), Daniel Kaluuya (W’Kabi), Letitia Wright (Shuri), Winston Duke (M’Baku), Sterling K. Brown (N’Jobu), Angela Bassett (Ramonda), Forest Whitaker (Zuri), Andy Serkis (Ulysses Klaue), Florence Kasumba (Ayo) ve John Kani (T’Chaka) yer alıyor. Boseman, Black Panther rolüne cuk oturmuş. Kendisini zaten Captain America: Civil War filminde kanıtlamıştı. Shuri karakterine hayat veren Wright da işinde oldukça başarılı ve kimi zaman tam sinir bozucu kız kardeş rolünde. Onun zekası, Wakanda’nın teknolojik olarak gelişmesinde büyük rol oynuyor. Ah tabii bebeğim Angela Bassett’i unutmam büyük ayıp olur. American Horror Story’den önce de parlayan Angela bebişim, bu filmde de yeteneğini konuşturmayı başarmış. Danai Gurira ise parlayan diğer yıldızlardan biri. The Walking Dead dizisinden birçoğumuzun tanıdığı isim, bu filmde kendisine çok yakışan emin ve güçlü savaşçı Okoye’ye hayat vermiş. Her oyuncu karakterine doğru şekilde bürünmüş. Bir de zorla izleyiciyi güldürmeye çalışırken bize “facepalm” attırmasalarmış iyiymiş. Bu kısımda sevgili senarist ve yönetmen Ryan Coogler’a selamlarımızı iletiyoruz.
Kısacası 16 Şubat Cuma günü vizyona girecek olan Black Panther, beklentiyi yüksek tutmadan en az bir kere bile olsa izleyebileceğimiz bir süper kahraman filmi. Filmin oyuncuları, aksiyonu kadar tatlı, manzaralar efsane, müzikler ise birazcık “meh” kıvamında. Ayrıca filmde bizi bekleyen iki farklı son mevcut. Hadi o zaman iyi seyirler millet.