- 47paylaşım
- 32Facebook
- 15Twitter
Aradan geçen altı yıl sonunda beklenen animasyon Frozen 2 (Karlar Ülkesi 2), 20 Kasım tarihinde ülkemizde vizyona girecek. İlk filmdeki muazzam etkiyi yaratmasa da bir noktada izleyici görsel anlamda tatmin ettiği gerçek.
Her animasyonda olduğu gibi Frozen 2’nin de kendisince sunduğu alt mesajları var. Bu animasyonda öğrendiğimiz birçok şeyden birkaçı ise fedakarlığın ardındaki asalet, görünüşün aldatıcı olabileceği ve sevdiklerimizi dinlememizin önemi hakkındaki derslerin yanı sıra, suyun kendi hafızasına sahip olmasıdır. Bu konu kafasınızı karıştırmadan açıklayayım: su, içinden geçtiği her bedenin izlerini korur ve böylece daha önce gelenlerin açık bir görsel yankısına hayat verebilir. En azından animasyondaki mesaj bu. Duygusallık katmak için ortaya koyulan sevimli bir hikaye.
Elsa (Idina Menzel), Arendelle krallığının kendisinde yarattığı baskının hala altında da olsa biricik kız kardeşi Anna (Kristen Bell), onun erkek arkadaşı Kristoff (Jonathan Groff) ve Olaf (Josh Gad) sayesinde yüklerinden arınmaya çalışır. Bir gün gizemli bir ses duyar ve onun çağrısına farkında olmadan yanıt verir. Güçleri, krallığı tehdit edecek büyük bir şeyi uyandırır. Elsa, Anna, Olaf, Kristoff ve Sven, yıllar önce yaşanan bir olayın ardındaki gizemi çözmek üzere yola çıkarlar. Hedefleri ise 34 yıl önce Arendelle’in Northuldra olarak bilinen sihir kullanıcılarının kabilesiyle barış yapmak istediği sisli, sonbahardan kalma büyüleyici bir ormandır. Böylece hem Elsa’nın neden büyülü güçlerle doğduğunu öğrenecek, hem de krallıklarını tehdit eden antik ormandaki sorunun köküne ineceklerdir. Tabii orman, öyle dostane değildir ve tehlikelerle doludur. Bundan hemen sonra kahramanlarımız bilinmezliğe doğru (Into The Unknown) yola çıkarlar ki bütün filmdeki (ilk filmin “Let it Go” parçası gibi) en can alıcı şarkı da bu amaçla hayat buluyor.
Frozen 2, direkt konuya dalmak yerine ilk filmin meyvelerinden yararlanıyor. Film boyunca aslında geçmişe dönük pencereler açan ve açıklayıcı geri dönüşler olarak işlev gören bir dizi buz/kardan heykeller bir araya geliyor. Birkaç dakikalık sahnede minik Elsa ve Anna’ya önemli bir hikaye anlatan Kral Agnarr ve Kraliçe Iduna, aslında bütün hikayenin ardındaki ana fikri ortaya çıkartıyor. Zaten bu yatak masalının ardından hemen ilk klasikleşmiş Disney şarkısı kulaklarımıza çalınıyor. Kraliçe Iduna ve Kral Agnarr’ın başına neler geldiğini az çok biliyoruz, eh olaya biraz nostalji eklenmezse olmazdı.
Yönetmen koltuğuna geri dönen Chris Buck ve Jennifer Lee, sihiri tekrar konuşturabilmek adına ellerinden geleni yapmışlar ve orijinal yaratıcılığı korurken, mantıklı adımlar da atmışlar. İlk film gibi Frozen 2, hikayeyi melodiler arkasına gizleyen elementlerle dolu. Tanıdık birkaç karakterle birlikte çoğunuzun kulaklarına yer edinecek şarkıya sahip. Ancak itiraf etmek gerekirse bir noktada hikaye anlatımının önüne geçen bu şarkı konusu, izleyiciyi sıkabiliyor. Belli ki “biraz eğlence katalım, Kristoff bile kendi hikayesini anlatan şarkı söylesin. Hatta 80’lerden rock takılsın” diye düşünmüşler ama ne kadar abarttıklarının farkına varmamışlar.
Filmin yıldızı hiç kuşkusuz Olaf. Yaşınız kaç olursa olsun, mimikleri ve sinir bozucu muhabbeti hepinizi güldürecek detaylara sahip. Özellikle film bittikten hemen sonra yerinizden kalkmazsanız, sizi minik bir sürprizin beklediğini de belirteyim.
Daha az eğlenceli ve hoş olmayan kısım ise Elsa’nın alçakgönüllü kız kardeşi Anna’nın bakımsız da olsa yakışıklı sevgilisi Kristoff. Bütün film boyunca evlilik teklif etmeye çalışan karakterin daha ne kadar geri plana atabilirlerdi diye düşünmedim değil.
Her şekilde ilk filme oranla daha karanlık ve zorlayıcı bir maceraya açıldığımız filmde, mitolojik öğelere de yer veriliyor. Garip bir şekilde kasvetli görünen sahneler, aniden renklenip muazzam manzaranın tadını çıkartmanız için elinden geleni yapıyor.
Elsa’nın güçlerinin olması artık hiçbirimiz için spoiler sayılmaz. Şaşırtıcı şekilde sevildi ve ilk filmde kendisini dışlayan, güçlerinden korkarken, buz kraliçesi edasıyla yeniden yükseldi. Hatta güçleri, gardırobunu bile şimşek hızıyla değiştiriyor. Bunu yaparken de krallığını koruyor. Bu şekilde yazınca Elsa’nın aşırı karizmatik ve çarpıcı bir kadın olduğunu kabul etmek gerek. İlk filmle hoş bir tutarlılık koruyan bu duygusal konu, Elsa’ya nezaket ve dürüstlük arası tatlı bir karışım eklemiş. Güçlerini dünyadan saklamak zorunda olmasa da hala tek başına savaşmak istiyor. Ayrıca Anna’nın aksine romantizm konusu ona çok uzak ve bu konuya en ufak bir ilgi bile göstermiyor. Disney’in çoğu filmine romantizm koyduğu noktada Elsa’nın farklı olması, bu filmde neden bu şekilde olduğunu kanıtlar nitelikte.
Frozen 2 ile ilgili (çokça şarkı olmasının yanında) tek sorun hikayenin tam olarak yetmemesi. Ortada bir gizem var ve bu gizem Kral Agnarr ile Kraliçe Iduna’ya kadar uzanıyor. Ancak o kadar hızlı ve üstünkörü anlatılıyor ki karakterler hemen her şeyi kabul ediyorlar. Öyle mi olmuş, ok zaman. İlk filmdeki o tüyleri diken diken eden katı kuralların yerini biraz daha yumuşak geçişler almış. Tabii ki bunu iyi anlamda da düşünebilirsiniz. Tamamen kişisel zevke bağlı.
Kısacası Frozen 2, ilk filme oranla biraz geri planda kalsa bile görsel şölen sunarken, tatlı bir anı olarak hafızanızda yer edinebilir. Beklentinizi çok yükseltmeyin, ancak bir noktada eğleneceğinizi de bilin. Sonuçta filmin hedef kitlesi belli. Ek olarak Türkçe dublaj kısmında tüm ekibi tebrik etmek gerek. Şarkılara kadar her şey gayet leziz ve kulağa hoş geliyor. Ruhunuz için de şöyle sevimli bir parça bırakayım.
Spoiler: Bu arada Elsa ve Anne ile Tarzan’ın kardeş olma teorisini biliyorsunuzdur. Bu ve buna benzer birçok teoriyi, bu filmde de düşünebilirsiniz. Zaten ilk filmde Tangled karakterlerini görüyorduk, bu sefer aynı şekilde birbirine bağlanan (eğer dikkatli izlerseniz) farklı isimler olduğunu da fark edeceksiniz. Son olarak trailer izleyen herkes Anna’nın güçleri olduğunu zannediyor. Hayır gençler, “şimdilik” yok. Ancak Disney’in sağı solu belli olmaz.