Sinema

The Nun – Dehşetin Yüzü: İzlenmeye Değer Mi?

0

Korku filmlerine yönelik beklentiler gün geçtikçe artıyor. Korkutucu olmasından çok, gerici olan filmler pek tabii ki “daha başarılı” konumuna erişiyor. Şöyle ki aniden yüzünüze fırlayan bir yaratığı mı tercih edersiniz yoksa karanlık bir odada yalnız kalan ufaklığın, aynada yansımasının farklı görünmesini mi? Benim oyum aynadan yana.

Bu yazımızın misafiri “The Nun” (Dehşetin Yüzü). The Conjuring (Korku Seansı) serisinin spin-off’u. Yani olaylar filmin sonunda bir şekilde Korku Seansı’na bağlanıyor ve çok da şaşırtmıyor. Siz gönül rahatlığıyla okumaya devam ederken işin “spoiler’sız” kısmına devam edelim.

Konu: Romanya’da dünyadan uzak bir manastırdaki genç bir rahibe intihar edince, tekinsiz bir geçmişe sahip olan bir rahip ve son yeminini etmek üzere olan bir rahibe adayı, araştırma için Vatikan’a gönderilir. Birlikte bu manastırdaki grubun kötülük dolu sırrını ortaya çıkarırlar. Sadece hayatlarını değil, inançlarını ve ruhlarını da tehlikeye atan ikili, rahibe kılığındaki kötücül bir güçle karşı karşıya kalırlar, manastırda yaşayanlar ve lanetlenmişler arasında dehşet verici bir savaş meydanına dönüşür.

Başroller:  Peder Burke rolünde Oscar’a aday gösterilen Demian Bichir (A Better Life), Rahibe Irene rolünde Taissa Farmiga (TV dizisi American Horror Story), yerel köylü Frenchie rolünde Jonas Bloquet (Elle). Kadroda aynı zamanda manastırdan Rahibe Victoria rolünde Charlotte Hope (TV dizisi Game of Thrones), Rahibe Oana rolünde Ingrid Bisu (Toni Erdmann) ve The Conjuring 2’deki ana karakter Valak rolüyle geri dönen Bonnie Aarons yer alıyorlar.

Hikaye ve falan filanlar: Hardy’nin yönetmenliğini yaptığı The Nun’ın senaryosu Gary Dauberman’a (IT, Annabelle filmleri), hikâyesi James Wan ve Dauberman’a ait. Richard Brener, Walter Hamada, Dave Neustadter, Dauberman, Michael Clear ve Todd Williams da filmin başyapımcıları.

Kamera arkasında Hardy’ye görüntü yönetmeni Maxime Alexandre (The Voices, Annabelle: Creation) yapım tasarımcısı Jennifer Spence (Annabelle: Creation, Lights Out, Insidious filmleri) kurgular Michel Aller (Lights Out, Paranormal Activity: Ghost Dimension) ve Ken Blackwell (Ouija, Friday the 13th) ve kostüm tasarımcı Sharon Gilham (TV dizisi Black Mirror) eşlik ediyor. Müzikler Abel Korzeniowski’ye (Nocturnal Animals) ait.

Hoh hoh hoo buraya kadar okudunuz mu? Helal size be! Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına (spoiler yok, korkmayın okumaya devam). The Nun, beklentiyi yükseltmeden, içerisinde 9 adet jump scare’in bulunduğu korku filmlerinden. Evet, saydım. Tam 9 tane “BÖH” efektiyle koltuğumda hafif sıçrama hamlesini yaparak yanıma aldığım soğuk suyumu yudumladım. Muhtemelen arada bir iki tane daha vardı ama bir yerden sonra o ani sahnenin ne zaman geleceğini anlayınca, korkmayı bırakıyorsunuz. Özellikle filmin sonlarına doğru “dehşetin yüzü” kısmındaki korkutucu makyaja da alışıyorsunuz.

Özellikle fragmanı, ufak tefek 30 saniyelik mini videoları dahil hiçbir detayına bakmadığım filme, sıfır beklentiyle giden biri olarak “orta şeker kıvamında” yorumu sizin için yeterli olacaktır. Şöyle ki The Nun, aslında The Conjuring serisinin en korkulan ve gizemli karakterlerinden biriydi. Özellikle ikinci Conjuring filminde, gizem kısmı daha da korkutucu hale gelmişti. Bu filmde 1952 yılına gidiyoruz ve korkutucu rahibenin “kim” olduğunu öğreniyoruz da “neden” kısmı biraz havada kalmış. Kabul, “yani iblis işte amacını ne yapacaksın kardeş?” dediğinizi duyar gibiyim. Yine de isminden, neyin efendisi olduğundan falan bahsetmek yerine biraz daha arkası doldurulmuş, şöyle içerisine “Hereditary” (Ayin) filmindeki gibi sürprizlerin yanında ürkütücü detaylar olsaymış hoş olurmuş.

Annabelle filmini izleyenler muhtemelen benimle aynı fikirdelerdir. İki filmi de kıyasladığımızda ikincisinin ne kadar ürkütücü olduğu biliyoruz. Özellikle ses efektleri konusunda izleyiciyi ciddi anlamda rahatsız etmişti. The Nun için bu durum pek geçerli değil. Hani burada ilk Annabelle etkisi görüyorum. İlk filmde “meh” diyerek salondan çıkanlar, ikincisinde “fena değildi yahu” yorumlarını eksik etmemişlerdi. The Nun, serinin en merak edilen ismiydi. Doğal olarak Annabelle: Creation gibi The Nun: Begining vb isimlerle süslenmiş başka bir film görmezsek, The Nun unutulup gidecek filmlerin arasında yer alacak.

Bir korku filmi olarak izleyiciyi korkutuyor ancak hikaye kısmında pek doyurucu değil. Korku filmlerini seviyor ve her türlüsünü izlerim diyorsanız The Nun’a şans verebilirsiniz. Makyaj kısmı son derece başarılı ve korkutucu anlamda da rahatsız edici. Mekan seçimi konusu ise “doğal olarak” fazla karanlık ama bir yandan da Romanya’nın sahip olduğu güzel yeşili de öne çıkartan filmimizde, bazı konular canınızı sıkabilir. Mesela filmimizin kahramanları her sese gidiyorlar ya da durup dururken “hadi yürüyüşe çıkayım bari ya belki temiz hava almak iyi gelir” falan modunda ürkünç ürkünç takılıyorlar. Sonra BÖH! oluyor. Yani ortada arkası doldurulmamış bazı noktalar var.

Film, 21 Eylül tarihinde vizyona girecek.

Şimdi gelelim ufak tefek spoiler’lı yorumlara. Bundan sonrasında okuyacaklarınız benden çıkıyor, uyarmadı demeyin:

Filmde The Nun karakterinin kimliği Valak olarak açıklanıyor. Kendisi yılanların efendisi olarak bilinen ve çok korkutucu bir iblis. Uzun yıllar önce cehennemin kapıları bir şekilde aralanıyor ve kendisi “ucundan” Dünya’da görülüyor ancak çok kısa süre içerisinde geri yollanıyor. Pek tabii ki çağrıldığı manastırda, etkileri yıllar boyu devam ediyor. Bir gün Valak, istediğini yine “bir şekilde” ele geçiriyor.

Conjuring kısmından devam edecek olursak; serinin yönetmeni James Wan, Amityville olayının Valak ile alakası olmadığını bir röportajında dile getirmişti. Yani serinin ilk halkasında farklı bir isim öne çıkıyor ve bu da bizi Conjuring’de gelecekte farklı iblis isminin karşılayacağı anlamına geliyor. Valak, Bill’i kullanarak The Crooked Man üzerinden aslında kendi filminin temelini atıyordu o kadar. Ek olarak Valak karakteri Annabelle: Creation’da yani 1955’de de görülüyordu. Kısacası The Nun, aslında Warren ailesine çok uzun süredir işkence eden bir iblis.

Şimdi beklememiz gereken The Nun 2 (belki), The Conjuring 3 (muhtemelen 2020’yi bulacak) ve Valak ile doğrudan bağlantısı olan The Crooked Man için spin-off filmleri bekleniyor.

Kafadaki belli soru işaretlerini gidermek adına birkaç bilgi: Valak aslında 17. yüzyıla “Lesser Key of Solomon” adına kadar geriye gidiyor. Valak ile “Cehennemin Mirasçıları” gibi isimlendirmelere de denk gelmek mümkün. Valak, kanatlı ufak bir çocuk olarak portrelendirilir. Aynı zamanda genellikle iki başlı bir ejderhayı sürdüğüne ve 30 lejyon iblise komuta ettiğine inanılır. Valak’ın daha güçlü bir tarafta olduğu söylenir, ayrıca güç ve bilgiyi sadık büyü kullanıcılarına paylaşmaya isteklidir. Tabii bunların tamamı inanış.

Peki neden Valak bu filmde bir rahibe olarak karşımıza çıktı?: Valak’ın diğer görünüşü The Crooked Man yani Çarpık Adam’dır. İşte bu noktada James Wan, sadece hisleri üzerinden harekete geçtiğini söylemiş. Yani Wan, serileri bir araya getirdikçe korkutucu olabilecek elementleri kullanmış. Gerçek hayattaki Lorraine Warren’ın dediğine göre kukutelalı bir varlık, onu evinde rahatsız etmiş. Bu kısımda hem meditasyon mantığına ayak uydurmak, hem de CGI’ı minimum kullanabilmek adına James Wan, Lorraine’in inancını ve kendisini güvende hissettiği resimlemeyi kullanarak “Nun” yani rahibe görüntüsünü kullanmaya karar vermiş.

Valak, inanca göre aynı zamanda kendimizi güvende hissettiğimiz varlıkların şeklini alır, onlar hakkında imgeler gösterirmiş. Böylece kurbanlarının güvende olduğunu hissetmelerini istermiş. Eh bu noktada neden rahibe dolu bir manastırda “korkutucu ve ağzı yüzü kararmış başka bir rahibe iblis” var anlamak çok da zor değil. James Wan, bazı detayları güzel yakalamış.

Spin-off konusu: Conjuring evrenine ait birçok spin-off’un vizyona gireceği söyleniyor. Bunlardan ilki zaten The Crooked Man. Kesin mi değil mi veya hikaye nasıl ilerleyecek hiçbir şey bilmiyoruz ancak Mike Van Waes’in James Wan’ın hikayesi üzerinden belli çalışmaları olduğu açıklanmıştı. Tabii hala bunların tamamı kesinleşmedi.

Ek olarak elimizde The Nurse var. Warner Bros.’un Annabelle: Creation’dan hemen öncesinde kısa film olarak gösterdiği The Nurse, Conjuring evrenine kolayca ayak uydurabilecek bir hikayeye sahip. Kim bilir, belki kendisini tekrar görürüz.

14 Yıl Sonra – İnanılmaz Aile 2 İnceleme

 

Ceyda Doğan Karaş
86 doğumlu. Evli, mutlu, Tauren'li. Star Wars, Doctor Who, Yu-Gi-Oh ve Blizzard delisi. 93'ten beri video oyunlarıyla fazla uğraşıyor ve hayatı onların üzerine şekilleniyor. Korku, macera, psikoloji kitap ve animelerine bayılıyor. Koyu Beşiktaş taraftarı ve cosplay organizatörü. Ayrıca cosplay, vazgeçemediği hobilerinden sadece birisi.

Marvel’s Spider-Man Özel Basın Kiti Kutu Açılışı

Previous article

1907 Fenerbahçe Derneği ve MEF Üniversitesi, HYPE Sports Innovation ile Ortak Oldu

Next article

You may also like

More in Sinema