Sinema

Tomb Raider (2018) İzledik İzlemesine Ama Sanki Şey Olmuş

0

Ah Lara… Bakın nasıl da ah çekiyorum. Rüyalarımın kadını. O gözler, o duruş, o konuşma ve o (iç çekerek) fizik. Oyun dünyasının en mükemmel kadınlarından biri olan Lara Croft, Tomb Raider adı altında bizi yıllardır inanılmaz macelara sürüklüyor. Sizi tarih hikayeleri ile boğmaya niyetim yok, zaten herkes aynı şeyi yapacak. O nedenden balıklamasına olaya dalıyorum. Tomb Raider (2018), o izlediğiniz Lara Croft: Tomb Raider olarak vizyona giren 2001 yılındaki başrolünde Angelina Jolie’nin oynadığı var ya, hatta utanmadılar Lara Croft Tomb Raider: The Cradle of Life çıkardılar falan, heh işte bunlardan çok daha iyi. Bu iki filmi ayakta tutan tek şey Angelina Jolie’nin güzelliğidir. Ancak onun başarılı bir Lara olmadığını yıllardır savunanlardanım, isteyen aksini düşünmekte serbest.

Biliyorsunuz ki video oyunlarını beyazperdeye yansıtmak neredeyse imkansız. Çünkü herkes video oyunu oynamıyor ve doğal olarak filmi hayata geçiren ekip, şov yapmak zorunda. Böylece kıyaslama yapabilmek daha da kolaylaşıyor. Adamlar bu işi bedavaya yapmıyor ne de olsa. Bu yazımızın kahramanı 2013 yılında farklı bir şekilde karşımıza çıkan ve oldukça da beğenilen yeni Lara Croft’un hikayesi. Yani mezar soygunculuğu kariyerini en baştan oyuncuya sunan Lara, Tomb Raider (2013)’te (oyunu oynayanlar bilirler), Himiko isimli Ölümün Kraliçesi’nin efsanesinin ana fikrini konu alıyordu. Filmde de aynı durum söz konusu. Babasının macerasını tamamlamaya kararlı olan Lara, Yamatai adındaki gizemli adaya yolculuğuna başlarken, doğal olarak birazcık bize hayatını gösteriyor.

Film ve 2013’teki oyun, aynı konu üzerinden ortak paydada buluşuyorlar. Filmde Lara (Alicia Vikander), babası Richard’ın (Dominic West) mirasını red ederken, onu 7 yıldır görememenin hüznüyle hayatına farklı bir boyut kazandırmaya çalışıyor. Bisiklet kuryeciliğinden başlayan macerası, onu Himiko’nun mezarını aramaya zorluyor ve bunu da tabii ki Ana (Kristin Scott Thomas) sayesinde başarıyor. Ana da malum Richard’ın manitası. Adaya gitmeden kısa süre önce Lara, Trinity adındaki örgütün babasının peşinde olduğunu da öğrenince, onun izinden giderek Lu Ren (Daniel Wu) isimli kaptanla tanışıyor. Bu arada baş psikopatımız da Matthias Vogel (Walton Goggins). Adam, tam anlamıyla soğukkanlı katil ve Richard ile “minik” geçmişleri var. Bunların hepsini oyunu oynayanlar zaten bilirler.

2013’teki oyunun yeniden başlaması Lara Croft’u seks sembolünden çevik bir avcıya yükseltti. Danimarkalı oyuncu Alicia Vikander, sıkı fiziğiyle süper kahraman olmayan Lara rolünü başarılı şekilde canlandırmış. Karnına yediği her yumruk, tekme veya ağaç dalının belli bir kısmını izleyiciye net şekilde hissettiriyor. Vikander, Lara Croft’un başarılı avcı versiyonu için son derece etkili bir avatar. Filmin temposu, biraz yavaş ilerliyor. Lara’nın geçmişi, adaya geçene kadarki sürede filmin neredeyse yarısı bitmiş oluyor. Ek olarak bulmaca konusunda da pek tatmin olamacağınızı bilmenizi isterim.

Yan karakterler, Lara’ya oranla fazla geri planda kalmış ve üstünkörü işlenmiş. Doğal olarak “ya zaten oyunu oynadınız işte” ana mesajı verilmeseymiş iyiymiş. En büyük hüznüm Wu. Croft’un eski ortağı Lu Ren rolündeki Wu, resmen harcanmış. Onun etkisini filmde çok az hissediyoruz. Bu kalibrede aksiyon filminde, Hong Kong’un en üretken dövüş sanatları yıldızlarından birinin bu kadar boşa harcaması gerçekten de utanç verici.

Oyun ve film, birebir aynı değil. Konu aynı, esinlenme aynı, karakterler de yerine oturmuş. Sıkıntı, bazı karakterler fazla geri planda kalırken, tam olarak aradığımız ruhu yansıtamamasından kaynaklanıyor. Bu, filmin kesinlikle berbat olduğu anlamına da gelmiyor. Oyunla çok benzer sahneler de var, farklı şekilde karşımıza çıkan biraz değiştirilerek detaylandırılan geçişler de mevcut. Yani ortaya karışık çerez kafası, biraz ondan biraz bundan koyalım demişler. Zira aman aman çok ama çok büyük bir Tomb Raider manyağı değilseniz ya da “ay oyunla aynı değilse valla izlemem” diyenlerdenseniz, hiç boşuna zaman harcamayın çünkü film size göre değildir. Madem derdiniz aynısını görmekse, gidin oyunu bir daha oynayın madem.

Filmdeki atmosfer ve aksiyon anındaki kamera geçişleri son derece başarılı. Gözleriniz yorulmuyor ve müzikler de aksiyon anlarında öne çıkmaktan geri kalmıyor. Hani “açayım da Tomb Raider soundtrack dinleyeyim ehe ehe” denilecek kadar değil de filme ayak uydurmuş işte. Eğer beklentiyi yüksek tutmazsanız, filmden özellikle IMAX izlerken keyif alacağınızı düşünüyorum. 3D seçeneğiyle 16 Mart Cuma günü vizyona girecek olan filmi, 2D olarak da izleyebilirsiniz. Kişisel olarak zaten 3D pek sevmem (çift gözlük kötü bir şey, burnum acıyor kardeş), filmde de öyle 3D’lik pek olay da göremedim açıkçası. Mükemmel değil ve açıkçası son zamanlarda mükemmel film diye bir şey yok, bunu kabul etmek gerekiyor. Gündemin en popüler konusu “her film kötü” olduğu için, (öksürür) neyse.

Kısacası Tomb Raider (2018) yemek öncesi aç karnına yenen tatlı kafasında seyircinin önüne sunuluyor. Kişisel olarak atmosferden, filmin aksiyonundan ve Lara rolündeki Alicia Vikander’dan (az daha aksan çalışırsa ekmek banıp yenir) keyif aldım. İkinci kere izler miyim muamma, yine de sinema salonundan “ay iğrençti” diyerek çıkmadığım kesin. Yönetmen Roar Uthaug, belli ki bazı güzellikleri gözden kaçırmış ancak eğer devam filminde bazı şeyleri oturtursa, muhtemelen çok daha iyisi karşımıza çıkacaktır. Ek olarak filmde tek bir son mevcut, boşuna tamamını beklemeyin. Ancak hemen koltuktan kalkmayın, ilk jenerik sonrası minik bir sahne sizi bekliyor olacak.

Black Panther Filmi İzlemeye Değer Mi?

Ceyda Doğan Karaş
86 doğumlu. Evli, mutlu, Tauren'li. Star Wars, Doctor Who, Yu-Gi-Oh ve Blizzard delisi. 93'ten beri video oyunlarıyla fazla uğraşıyor ve hayatı onların üzerine şekilleniyor. Korku, macera, psikoloji kitap ve animelerine bayılıyor. Koyu Beşiktaş taraftarı ve cosplay organizatörü. Ayrıca cosplay, vazgeçemediği hobilerinden sadece birisi.

Dungeon Hunter Champions Ön Kayıt Süreci Başladı

Previous article

FFXV: Windows Edition – Noctis’in Migreni – Chapter 3 The Open World

Next article

You may also like

More in Sinema