Sinema

Bu Son Olsun Lütfen! – Transformers 5: Son Şövalye İncelemesi

0

Ülkemizde Transformers 5: Son Şövalye olarak vizyona girecek olan Transformers: The Last Knight‘ın en sağlam özeti şudur:

Filmin özeti

Son Şövalye, Transformers serisinin özündeki efsaneleri paramparça ediyor ve kahraman olmanın anlamını yeninden tanımlıyor. İnsanlar ve Transformerlar savaşta, Optimus Prime gitmiş. Geleceğimizi kurtarmanın anahtarı geçmişin sırlarında ve Transformerların dünyadaki gizli geçmişinde yatıyor. Dünyamızı kurtarmak Cade Yeager (Mark Wahlberg); Bumblebee; bir İngiliz lordu (Sör Anthony Hopkins) ve bir Oxford profesöründen (Laura Haddock) oluşan beklenmedik bir ittifaka düşüyor.

Herkesin hayatında fark yaratması istenen bir an gelir. Transformers 5: Son Şövalye’de avlananlar kahraman olacak. Kahramanlar kötüler olacak. Yalnızca bir dünya ayakta kalacak: ya onlarınki ya da bizimki.

Belki şurada, güzel bir şeyler patlıyordur

Transformers 5: Son Şövalye, arkasına birkaç başarılı isim alarak, bol patlamalı bir aksiyon filmi olmanın ötesine geçememiş. Tabii işin içerisinde Trransformers’ı pek severim, çocukluğumda da Bee’ye bayılırdım, Optimus’un sesine hayrandım kafasındaysanız; üzgünüm. Birçok sinema eleştirmeninin yerden yere vurduğu kadar yoktur diye umut edenlerdenseniz, ben sizi iyice çamura bulayayım. Şimdi, Optimus neden taraf değiştirdi ve Bee kimin tarafında, bu Son Şövalye de kim soruları aslında filmin ilk birkaç dakikasında belli oluyor. Merak etmeyin, film kötü diye spoiler vermeyeceğim. Bu yüzden gönül rahatlığıyla yazıyı okumaya devam edebilirsiniz.

Yönetmenliğini Michael Bay’in yaptığı film, eğer aksiyon kategorisinde izlenirse, seyirciye istediğini vermeyi başarıyor. Bunu da yönetmenin, önceki ve hatta filmlerinin çoğunda, süslediği patlama sahnelerine yorabilirsiniz. Doğruya doğru, gezegen patlaması, araba patlaması, efektler vs. derken detaylarla süslü sahneler insanın içini kıpır kıpır ediyor. Her şeyi geçtim Optimus’un sesine can veren Peter Cullen, aynı etkileyiciliğe sahip. Tüyler diken… Ayrıca ek olarak müzik konusu zaten mükemmel. Gaza geliyorsunuz ve savaş sahnelerindeki akıcılığı es geçmek de mümkün değil.

Hikaye boş ama kardeş, olmuş mu? Olmamış

Filmin eleştiri oklarını üzerine çekmesinin nedeni, aksiyon dışında izleyiciye fazla detay sunmaması. Hikaye olmayınca, elimizde pek bir şey kalmıyor. Boş aksiyon sunacak çok daha fazla ve hatta arkasında sağlam senaryolarla bir yığın filmi listeleyebilirim size. Zevk ve renk meselesi konusunu pek tartışmayı sevmem ancak Transformers 5: Son Şövalye, salondan çıktığımda “meh” tepkisini verdiğim nadir filmlerden biri oldu. Tekrar etmek gibi olacak ancak Transformers hayranı olmayan veya evrene “az” hakim olan birçok insanın, bu filmi beğeneceğini düşünüyorum. Bunun nedeni de türüne bağlı kalması, en azından “kısmen”.

Oyunculuk konusunda zorlama İngiliz aksanına maruz kalan birkaç isme denk geliyoruz. Bunların yanında Cade Yeager rolünde Mark Wahlberg, tekrar karşımıza çıkıyor ve yanında ise Laura Haddock, Anthony Hopkins, Isabela Moner, Santiago Cabrera, Josh Duhamel yer alıyor.

Transformers’ın ihtiyacı olan kadın karakteri bu filmde görmek, beni bayağı mutlu etti aslında. Cade’in yanında iliştirilen Laura Haddock’un profesörlük kimliğinden, bambaşka birine dönüşürkenki hali izlenmeye değer. Gönül isterdi ki Anthony Hopkins’in canlandırdığı karakter daha sağlam olsun. Bunların yanında robot kahya Cogman karakteri gerçekten inanılmaz. Jim Carter’ın hayat verdiği Cogman, tıpkı bir insan gibi tepkiler veriyor ve güldürmeyi de başarıyor.

Aslında filmde can sıkan en büyük sorunlardan biri, sanki karakterler olayı yaşamıyor gibi davranıyorlar. Yani, anı hissetmek gibi bir durum yok ortada. Bu da oyunculuk kısmında ne yazık ki kadrodaki herkesin (birkaç isim hariç) yeterince işine odaklanamadığının kanıtı.

– Biraz spoiler –

Bu paragraf spoiler içerir.

Hikaye kısmında Kral Arthur efsanesinden yola çıkarak, şövalyelik kısmı işlenmiş. Bu da karşımıza Merlin ve daha nice ismi çıkartıyor. Filmin 2 saat 29 dakika olmasının asıl nedeni de bu. Kimi zaman geçmişe dönüp, Kral Arthur’un “büyük savaşı” nasıl kazandığına şahit oluyoruz. Kimi zaman ise günümüze kadar taşınan Kral Arthur konusunun, ataları hakkında bilgi ediniyoruz. Bu olay, tabii ki tamamen Transformers’a özel kurgulanmış. Ne kadar başarılı olduğu konusu ise muamma. Biraz zorlama olduğunu düşündüğüm bu konu işleyişi, beni fazla tatmin etmedi.

Unicron konusu, son filmin ana temasını oluşturuyor. Hatırlarsanız Optimus, yaratıcısını bulmaya ant içmişti ve bunu da başarıyor. İşte tam bu noktada zaten ortalık karışıyor. Çünkü olay, Cybertron’u kurtarmaksa, fedakarlık kaçınılmaz. Kral Arthur konusu da zaten bir şekilde Transformer’lara bağlanıyor ve biraz da tarihteki ejderhalara bakalım konusu araya giriyor. Optimus, yaratıcından belli cevapları almayı başarıyor elbette ve filmin sonunda bize yine yeşil ışık yanıyor, buna bağlı olarak Unicron’un karanlık geçmişini de öğrenmiş oluyoruz. Bir sonraki film (tabii olursa), Unicron için sağlam savaş dönecek *dönemedi*.

Dip not: (Merlin’i oldukça salak göstermek, neyin kafasıdır…)

Sonuç

23 Haziran’da vizyona girecek olan film, aksiyon ve bilim kurgu konusunda başarılı bile olsa, eksik ve zorlama hikayesi yüzünden tarihin tozlu sayfalarında unutulmaya mahkum. Gönül isterdi ki Transformers, yanına sayıları aldıkça güzelleşsin ancak ne yazık ki bu isteğimizin yakın zamanda gerçekleşemeceğini görüyoruz. Autobotlar, yine Decepticonlar ile karşı karşıya; eh bunun kaçınılmaz olduğunun farkındayız ancak asıl savaşın gidişatını değiştiren yine insanlar. Efsanelere sırtını yaslayan Transformers 5: Son Şövalye’de tüm tarih yeniden yazılmış gibi. Bumblebee ve Optimus Prime’ın savaşını dakikalarca gördüğümüz trailer sahnelerinin yerini hızlı bir kapanış alınca, insan üzülmüyor değil hani.

Üzülerek yazıyorum ki Michael Bay, çok uzun süredir bu serinin filmlerine hayat veriyor ancak çok az ilerleme kaydedebildi. Bol patlamalı ancak donuk ilerleyen Son Şövalye, biraz kafa karıştırıcı olmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Her şekilde izleyecekseniz, beklentinizi yüksek tutmayın derim. İyi seyirler.

Mumya Filmi İncelemesi – Dark Universe’ün İlk Kahramanı Ahmanet
Ceyda Doğan Karaş
86 doğumlu. Evli, mutlu, Tauren'li. Star Wars, Doctor Who, Yu-Gi-Oh ve Blizzard delisi. 93'ten beri video oyunlarıyla fazla uğraşıyor ve hayatı onların üzerine şekilleniyor. Korku, macera, psikoloji kitap ve animelerine bayılıyor. Koyu Beşiktaş taraftarı ve cosplay organizatörü. Ayrıca cosplay, vazgeçemediği hobilerinden sadece birisi.

Destiny 2, Overwatch ve Diğer Blizzard Oyunlarıyla Çapraz Bağlanabilir

Previous article

GIGANTIC – Türkiye’de Sunulacak

Next article

You may also like

More in Sinema