“Düzenbazlık” filmleri genelde sağ gösterip sol vuran detaylara ya da sadece çoğu insanın aklına gelmeyecek yollarla “bir şeyleri” çalma üzerine odaklıdır. Catch Me If You Can, The Wolf of Wall Street, The Wizard Of Lies, American Hustle, Ocean’s 11, Ocean’s 12, Ocean’s 8 ve dahası. Bu liste uzar gider. Sevgili Anne Hathaway, Ocean’s 8’teki performansında beğenilmiş olacak ki kendisine özel bir düzenbazlık filmi niye olmasın diye düşünen Chris Addison, yanına yazar ve yapımcı Rebel Wilson’ı (Pitch Perfect, Isn’t It Romantic) alarak karşımıza Düzenbazlar (The Hustle) filmiyle çıkıyor.
31 Mayıs tarihinde vizyona girecek olan eğlenceli komedi filmi Düzenbazlar’da, Anne Hathaway (Josephine Chesterfield) ve Rebel Wilson (Penny), onlara yanlış yapan adamların hakkından gelmek için birlik olan, biri düşük diğeri ise yüksek sınıf iki dolandırıcıyı canlandırıyor. Erkekleri dolandırmanın oldukça basit olduğunu düşünen ikili, önce birbirlerine alışıyor ancak olaylar geliştikçe içlerindeki rekabet duygusuna yenik düşünüyorlar. Bir kadın daha basit yollarla dolandırıcılık yaparken, diğeri daha zorlu hikayelere odaklanıyor. Eninde sonunda ikisinin de tek bir hedefi var, zengin olmak.
Düzenbazlar filmi özünde komedi türünde, ancak “kaliteli komedi” beklentinizi biraz düşürmelisiniz. En azından Penny’nin sakarlıkları sayesinde kimi zaman gülümseyeceğinizin garantisini verebilirim. Tabii bol bol “cat fight” kafasında iki hatunun laf dalaşının olması, ortalığı şenlendirdiğini de itiraf etmeliyim. Filmin ilk 20 dakikası Stanley Shapiro ve Paul Henning yarattığı Bedtime Story’ye; hatta Dale Launer’ın 1988’de remake’i yapılan Dirty Rotten Scoundrels’a oldukça benziyor, ek olarak toplumsal cinsiyet konularını da göstermeye çalışıyor.
Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim. Hemen örneklendirelim; Film, yüzeysel erkeklerin buluşma alanında nasıl olduklarına ve onlardan yararlanmak için kadınları nasıl savunmasız ve düşüncesiz olarak düşündüklerine işaret ediyor. Penny, bir aydır mesajlaşmakta olduğu bir adamı (Timothy Simons -Jeremy-) dolandırıyor. Olay da çok basit. Penny, bara gidiyor ve kendisini mesajlaştığı dolgun göğüslü fotoğraflara sahip olan kadınmış gibi tanıtıyor. Adam hayal kırıklığına uğruyor ve Penny, şaka yaptığını söyleyerek fotoğraftakinin kız kardeşi olduğunu söylüyor ancak göğüsleri konusunda da tuhaf bir hikaye uyduruyor. Bizim saf eleman da buna kanıyor. Daha fazla spoiler vermeden işin özünü az çok anladınız diye düşünüyorum.
Filmin temelinden uzaklaşmadan özünde her şey “bazı detaylar yüzünden kendisini kör eden erkekler”in dolandırılmaya müsait olduğu konusuna odaklanılıyor. Zayıf erkekleri kendilerine hedef belirleyen ikili, güçlerini kısa bir süreliğine birleştiriyor. Filmdeki her şey bu kadarla bitmiyor. Erkek merkezli Dirty Rotten Scoundrels gibi The Hustle, sonunda rekabetçi bir spora dönüşen eylemleri de öne çıkartıyor. İkili, bir uygulama mucidi olan Alex Sharp’ı kendilerine kurban seçiyor. Josephine, gerçek bir diva havasıyla yüksek topuklular ve leziz görünüşüyle dikkat çekmeye çalışırken Penny ise tam tersini uyguluyor ve sakarlığıyla saf kız rolüne bürünüyor.
Filmi daha başarılı hale getirebilmek için elde çokça fırsat varken kullanılmamış olması aslında hayal kırıklığı. Ucuna biraz romantizm koyalım ancak bunu tam olarak yansıtmayalım durumlarını da göz ardı etmek zor. Açıkçası rolleri değiştirip Penny karakterini daha seksi, güzel ve ilgi çekici yapıp, diğer tarafta Josephine’i de sakar ve rahat kadın rolüne büründürmek, olayları daha da ilginçleştirebilirdi. Düzenbazlar filmi için fazlaca şikayet etmiş gibi görünüyor olabilirim, ne de olsa kimi zaman güldürmesi ve oyunculuk kısmında da tüm ekibin işinin hakkını verdiğini de kabul etmek gerek. Olay komediyse, istediğinizi alırsınız ancak karnınız ağrımaz.