- 26paylaşım
- 26Facebook
- 0Twitter
Marvel ve DC arasında yıllardır bitmek bilmeyen savaş var. Bu savaşı her alanda görmek mümkün. Cosplay, çizgi roman, film, dizi ve daha fazlası. Özellikle daha renkli, esprisi bol olan Marvel, sulu olmasıyla bilinirken; DC’nin karanlık dünyası bir tık farklıdır. Tabii ki her kesimin göz zevki de farklı olunca, sinema dünyası biraz daha ağır basmaya başlıyor. En basit örnek Thor: Ragnarok filminin sadece komedi ve eğlenceden ibaret olması gibi. Bu cümle sizi mutsuz etmesin. Bir film, eğer amacını yaşatıyorsa ve sizin de olayınız eğlenmekse, Thor: Ragnarok istenileni başarmış demektir.
Bu yazıdaki konumuz ise Justice League: Adalet Birliği. Batman v Superman: Dawn of Justice’ın ardından bize düzgün bir DC filmi lazımdı. Sonunda Justice League: Adalet Birliği, kendisini gösterdi. Üstelik Justice League: Adalet Birliği, BvS’deki o kadar eksik olayların ardından çok daha iyi şekilde parladı.
Hikaye
Neden sinemaya gideriz veya oyun oynarız? Farklı dünyalara dalmak için. Onların evrenindeki inanılmaz maceraları bizzat görmek veya kontrol etmek için. Bu nedenden hikayenin derinliği bizim için çok önemlidir. Aksini iddia etmeye gerek yok. Bazen sadece 1 saatlik hikaye, kalbimize dokunmayı başarır. BvS, belli noktalarda o kadar eksik bir filmdi ki bazılarımızı sadece meraktan kendisine sürükledi. Justice League: Adalet Birliği de “kısmen” de olsa bu yolda ilerlemiş ancak araya baharat niyetine, tatlı çerezlikler eklemeyi unutmamış.
Süslemeden önce teknik noktalara değinelim: Zack Snyder’ın yönettiği filmde bir dizi ünlü oyuncu DC Süper Kahramanları olarak başrolü paylaşıyor. Batman rolünde Ben Affleck, Wonder Woman rolünde Gal Gadot, Flash rolünde Ezra Miller, Aquaman rolünde Jason Momoa ve Cyborg rolünde Ray Fisher var. Filmde, ayrıca Amy Adams’ı yeniden Lois Lane, Jeremy Irons’ı Alfred, Diane Lane’i Martha Kent, Connie Nielsen’ı Hippolyta ve Joe Morton’ı da Silas Stone olarak görüyoruz. Bunların yanı sıra, Emniyet Müdürü Gordon rolünde J.K. Simmons, Steppenwolf rolünde Ciarán Hinds ve Mera rolünde Amber Heard filmin evrenini daha da genişletiyorlar.
Bruce Wayne insanlığa inancını geri kazanmanın verdiği enerji ve Superman’in fedakar davranışından aldığı ilhamla, daha da büyük bir düşmanla yüzleşmek için yeni edindiği müttefiki Diana Prince’in yardımına başvurur. Batman ve Wonder Woman yeni ortaya çıkmış bu tehdide karşı durmak için meta-insanlardan oluşan bir takım kurmak üzere birlikte hızlı şekilde işe koyulurlar. Ancak önceden benzeri görülmemiş bu kahramanlar birliği —Batman, Wonder Woman, Aquaman, Flash ve Cyborg— oluşturulsa da, gezegeni felaket boyutunda bir saldırıdan kurtarmak için çok geç bile kalınmış olabilir. Bu yüzden umut ışığına ihtiyaç duyarlar. Bruce, imkansızı başarmak için planını işleme almaya başlar.
Küçük Detaylar Önemlidir
Sinemaya gitmek, bizleri tıpkı müzik dinlemek kadar mutlu kılar. Muhtemelen bu yazıyı okuyan herkes, kendisince farklı müzik türünü sever. Belki yavaş notalar, belki daha sert gitar vuruşları ancak adım gibi eminim, müziği hepiniz seversiniz. Konunun önce müziğe değmesinin nedeni, ruhumuzun her daim mutlu olmaya ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor. Beklentilerimiz ne kadar artarsa, o kadar hızlı hayal kırıklığına uğrarız. Bu yüzden tam ortada, dengede kalmak çoğumuz için zordur. Çok güveniriz ya da fazla nefret ederiz. Hislerimiz, ruhumuzun aynasıdır. Ne felsefe yaptım be… Bu kadar duyusallık yeter. İşte bu noktada pek sevgili Justice League, başarılı giriş hikayesini sonuna kadar korumaya çalışıyor. Arada bizi güldürmekten eksik kalmayan Barry yani Flash karakterine hayat veren Erza Miller, muhtemelen filmin parlayan yıldızı. Karaktere çok sağlam oturmuş ve yanında mimiklerini, oyunculuğunu konuşturmayı başarmış.
Filmde her oyuncu, karakterinin hakkını vermiş ve bu da ani giriş, çıkışların bizi ne kadar mutlu edebileceğinin göstergesi. Hala Ben Affleck’i Bruce olarak görmeye alışamadım ama adamdan sağlam Batman oldu, ondan eminim. Diğer sürpriz isimler arasında yer alan Jason Momoa, Aquaman rolünde kızların kalbini çalmaya değer davranışlar sergiliyor. Tabii ki üstsüz geziyor, başka ne olabilir. Adam kaslı. Geyik bir yana rolünün hakkını veren Jason Momoa, Cyborg rolündeki Ray Fisher kadar sert geçişlere sahip. Duyguları çok hızlı değişen bir karakteri hayata geçirmek o kadar kolay olmasa gerek. Ancak bunun eksi mi yoksa artı mı olduğuna filmi izledikten sonra karar vermeniz daha yerinde olacaktır.
Biraz daha karanlık olan DC evrenini bu filmde görmek, eminim çoğunuzu mutlu edecektir. Tabii hikayeden daha çok öne çıkan aksiyon sahneleri, filmi ayakta tutan asıl detay. Thor için komedi diyorsak, bu film için aksiyon yakıştırması yapmak, çok da yanlış olmayacaktır. IMAX ve 3D (nefret ederim iyk) izliyorsanız, dövüş sahneleri olsun, Flash’ın hızına yetişebilmek, Wonder Woman’ın gücü, Cyborg’un kullandığı teknoloji ve daha fazlası gibi detaylar muazzam. Kendinizi filmin sahnesindeymiş gibi hissetmek adına IMAX deneyimlemenizi tavsiye ederim. Ah spoiler olacağını bilmesem, neler yazardım ancak sonra bana çok kızarsınız. Heyecanı kaçırmamak adına uslu bir kız olmak niyetindeyim. Wonder Woman’ı daha fazla aksiyon halinde görmekten pek memnun kaldığımı itiraf etmeliyim. Karakterin kendi filmini pek sevmemiştim, hatta “Wonder Woman, Öyle Görüldüğü Kadar ‘Harika’ Değil” şeklinde bir blog yazısı yazmıştım. Bu filmde, karakteri daha net görmekten pek memnun kaldım.
Küçük detayların önemli olduğu başka bir film olan Justice League, bazı olayları hızlı şekilde ele alıyor. Adalet Birliği bir araya gelirken, süper kahramanlarımızın arka plandaki hikayeleri ister istemez üstün körü anlatılıyor. Ancak bu anlatım BvS kadar basite indirgenmemiş.
Bazen Her Yapımı Kötülememek Gerekir
Her yapım gibi, Justice League’in de eksileri var. Hikaye beklentisi yüksek olanları biraz mutsuz edebilir, atmosfer de fazla sığ da görülebilir. Bildiğim ve sizi uyarmak istediğim asıl konu ise beklentinizin çok yüksek olmaması gerektiğidir. Film, mükemmel değil ancak “daha iyisi olana kadar en iyisi bu”, deyiminin hakkını veriyor. Yukarıda okuduklarınız filmi yermiyor ancak çok iyi olduğunu da kanıtlamıyor. Bu film, yapbozun bazı parçalarını birleştirip biraz komedi ile süslenerek, tam anlamıyla orta şeker kahve tadında ilerliyor. Kişisel olarak uzun süredir izlediğim en başarılı DC yapımı olduğunu itiraf etmem gerek.
Birçok insan bana DC’nin dizilerini tavsiye etmiştir. Çoğuna başladım ve yarıda bıraktım. Bunun nedeni dizilerin kalitesiz olduğunu iddia etmem değil, beni yeterince çekememesi. Bir diziyi yarım bırakıyorsam, demek ki izleyecek malzeme yeterli değildir. Justice League’i ise izlerken bir dakika bile sıkılmadım. Hatta zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim desem yeridir. Bazılarınız bu ibarenin abartıldığını düşünebilir ve muhtemelen filmi izledikten sonra “meh” tepkisi verebilir. Ancak ben tam tersini düşünüyorum. Justice League, başarılı bir film. Zamanınızı hak eden, ambiyansıyla izleyiciyi etkileyebilen, müzikleriyle kimi zaman sizi 80’lere hatta 70’lere sürükleyebilen bir film.
Son olarak: Filmde bizi iki farklı son bizi bekliyor. İlk sonda oldukça eğleneceksiniz, ikincisinde ise küçük bir kız çocuğu gibi çığlık atacaksınız. O karizmatik ses, o duruş… Bebeğim!